Hoşgeldiniz!

Doktorlar

Asla Pes Etme! 04:54
Asla Pes Etme! 670 izlenme - 9 yıl önce Frank Medrano isimli abimiz körfez savaşı sırasında çok fazla paraşütle atladığı için dizi ve belinde ciddi sıkıntılar oluşmuş, doktorlar 15 yıl boyunca sürekli bir daha desteksiz yürümesinin mümkün olmadığını söylemişler kendisine. Uzun bir süre pes edip hayata küsmüş, sadece tekerlekli sandalye ya da koltuk değnekleriyle hareket etmiş. Çeşitli yoga eğitmenleri de yardım talebini reddetmiş, ta ki biri kabul edene kadar... O günden sonra hayatını geri kazanmak için elinden geleni yapan Medrano, 15 yıldır mahkum olduğu değnekleri 6 ayda atmış, aldığı kiloları ise 10 ayda vermiş. Şişman insanların zayıflayıp hayata geri dönme hikayeleri de inanılmaz, ama bu bir başka... Asla pes etmeyin!
The Exorcist - Rüya Sahnesi 00:36
The Exorcist - Rüya Sahnesi 378 izlenme - 9 yıl önce Merrin, Irak'ta kazılar yapmakta olan bir rahiptir. Orada Şeytan Pazuzu ile ilgili bir şeyler bulur. Bir tarafta ABD'de ise ünlü bir sinema oyunucusun kızı Regen MacNeil psikolojik rahatsızlıklar göstermeye başlamıştır. Peder Damian ise annesinin rahatsızlığı ile birlikte inancını sorgulamaktadır. MacNeil'in rahatsızlığı artarken doktorlar bunun tıptaki karşılığını bulamazlar ve bir efsane olan şeytan çıkarmayı anne Chris McNeill'e önerirler. Anne ise Peder Damian'dan yardım diler.
Projeksiyon Makinesiyle Röntgen Filmi İncelemek (Türk Korku Filmi Şeytan) 00:50
Projeksiyon Makinesiyle Röntgen Filmi İncelemek (Türk Korku Filmi Şeytan) 291 izlenme - 9 yıl önce Görüntülerimiz 1974 yılında çekilmiş türk yapımı şeytan filminden. İçine şeytan kaçmış kızın röntgen incelemesi yapan doktorlar projeksiyon makinesi kullanarak olaya farklı bir boyut kazandırmaktalar..
Sığ Suya Balıklama Atlama! (Kamu Spotu) 00:37
Sığ Suya Balıklama Atlama! (Kamu Spotu) 371 izlenme - 9 yıl önce Annem beni her gün yeniden doğuruyor! "İskeleden her zamanki gibi havaya sıçrayıp denize balıklama atladım. Bu kadar. Meğer su çekilmiş... Çakıldım. Ramazan Baş... Omurilik Felçlileri Derneği başkanı... Boynundan aşağısı felç ama sen bunu hissetmiyorsun, sana bu duyguyu geçirmiyor, ona hayranlık duymaktan acımaya fırsatın olamıyor. Zaten acınacak bir yanı da yok, aksine sana ayna tutuyor, bir ona, yaşadıklarına, verdiği mücadelenin büyüklüğüne bakıyorsun... Bir de kendine... Sizi bilmem ama benim daha çoook fırın ekmek yemem lazım. Biraz korkarak gittim, çünkü boynundan aşağısı felç biriyle daha önce karşılaşmamıştım. O da ne! Ben dünyanın en tatlı, en neşeli, en karizmatik adamlarından biriyle tanıştım. Bir de flörtöz! Röportaj sırasında üşüdüğümü fark edince, sırtıma şal koymalarını rica etti, o kadar insan arasında o fark ediyor, o düşünüyor, o organize ediyor... E haliyle kadınlarla arası çok iyi! 19 yaşında, Kumburgaz’da, her zaman denize girdiği iskeleye geliyor. Her zamanki gibi, yukarı sıçrayarak balıklama atlıyor. İşte o zaman felaket gerçekleşiyor. Kuma çakılıyor! Çünkü o gün, sular çekilmiş ve deniz her zamankinden daha sığ imiş. O andan itibaren bütün hayatı değişiyor. Bu omurilik dediğin şey hassas, çok hassas. Ben sadece Ramazan Baş’ın ne kadar şahane, ne kadar savaşçı olduğunu anlatmak için yapmadım bu röportajı. Herkesi uyarmak için yaptım, “Derinliğini bilmediğiniz suya atlamayın!” demek için yaptım. Lütfen. Geri dönüşü olmayabilir. Ömür boyu omurilik felçlisi olarak hayatınızı sürdürebilirsiniz. O ve başkan yardımcısı Semra Çetinkaya, benim bugüne kadar tanıdığım en esprili, en kendileriyle dalga geçen ve en üretken engelliler. Canla başla çalışıyorlar. Ben de bu derneğe bütün kalbimle bağlıyım. “3440’a 5 lira karşılığında mesaj atarsanız, bir engellinin akülü arabaya kavuşmasında katkınız olabilir” yazmıştım geçen sefer. Bir cümle içinde geçti, gitti. Ama sizin sayenizde altı akülü araba alınmış. Tanesi 2400 lira. Demek istiyorum ki, birlikten güç doğuyor! Devam edelim onlara destek olmaya! Ramazan Baş, konuya o kadar hâkim, o kadar dolu ki, röportajın tamamı buraya sığmadı, ikinci bölümü hafta içi... Unutmadan, Omurilik Felçlileri Derneği, “Derinliğini bilemediğin suya atlama” başlıklı iki video yapmış. İki eliniz kanda olsa da mutlaka izleyin! Çocuklarınıza da izletin. Söz mü? En baştan başlayalım. Nasıl bir aile? -Orta halli. Dokuma ustası bir anne-baba. Ne varlıklı ne sıkıntı çeken bir aileydik. Kaç kardeş? -Üç. En yaramazları, en haylazları bendim. Bir taraftan okuyordum, bir taraftan çalışıyordum. Araba tamirciliği yaptım, koltuk döşemeciliği, sonra tezgâhtarlık, derken tekstil işine daldım. 19’umda Laleli’de dükkanım vardı. Keyifler tıkırında. Gırgır, makara. Aklımız havada. Arkadaşlarla Kumburgaz’da yazlık tuttuk. Zaten kaza da orada oldu. Nasıl oldu? -11 Eylül 1983. İş çıkışı soluğu yine Kumburgaz’da aldım. Hava da nasıl sıcak, hemen mayomu giydim, deniz kenarına indim. İskeleden her zamanki gibi havaya sıçrayıp denize balıklama atladım. Bu kadar. Meğer su çekilmiş... Çakıldım. İLK YARDIM YÜZÜNDEN TAMAMEN FELÇ OLDUM Offfff... -O kadar bilgisizdim ki, yeteri kadar derin olmayan suya balıklama atlarsam başıma ne gelebilir bilmiyorum, omuriliğin işlevi nedir onu da bilmiyorum. Bu satırları okuyan pek çok gencin bilmediği gibi. Zaten o yüzden herkese, “Bilmediğin suya atlama, benim gibi olursun!” diyorum. Peki sonrası? -Uzun süre suyun altında hareketsiz kalmışım. Arkadaşlarım şaka yapıyorum zannetmiş. Sonra beni çıkardılar. Suyu yuttuğumu düşünerek, ayaklarımdan tutup sallamaya başladılar. Tabii ki bana iyilik yapmak istiyorlar ama en fena şey. Kısmi felç var ise, yanlış ilk yardım müdahalesi yüzünden tamamen felç oluyorsunuz. Kendinizi hatırladığınızda neredesiniz? -Onlar beni sallarken de ben kendimdeydim. Ama sesim çıkmıyordu. Uyaramadım onları. Boynumda çok büyük bir sancı vardı. Sonra Çapa’ya götürdüler beni. İnsanın boynundan aşağısının felç olduğunu bilmesi, bununla yüzleşmesi ve kabullenmesi nasıl bir şey? -Çok tarif edilebilecek bir şey değil. Zor. Hastane sürecinde iyileşmekten çok, hayatta kalma mücadelesi verdim. Sonra beni eve yolladılar. Boynumdan aşağısı alçıdaydı neredeyse. Hiçbir şey bilmiyoruz, annem de bilmiyor, öyle geldik eve. Ondan sonra korkunç bir dönem başladı. Her hafta, 42 derece ateşle Acil’e gidiyordum. Sonra bir gün rahmetli beyin cerrahı Beyhan Özden, “Bu alçıyı atın artık” dedi. Annem hâlâ anlatır, Afrika’daki çocuklar gibi çıkmışım içinden, her yerim yara içindeymiş, ateş de o yüzdenmiş. Sonra yaralarla mücadele etmeye başladık. Adım adım her şeyi öğreniyorsun. Hastalık öğretiyor. Sonra başka sorunlar başlıyor. Sadece bedenen felç olmuyorsun, bütün hayatın felç oluyor. Sana uygun sandalye yok. Dışarı çıkamıyorsun. Ürolojik sorunların oluyor, solunum problemlerin başlıyor. Bunlarla ilgili operasyonlar geçiriyorsun. Her şeyle ayrı ayrı mücadele eder duruma geliyorsun. Ve tabii durup bir bakıyorsun, “Manyak mıyım? Ben neden yaşıyorum? Yaşamam bana da eziyet, başkalarına da!” O yüzden biri benzer bir kaza geçirdiğinde ve artık yaşamak istemediğinde “Gözünü seveyim, git konuş!” diye beni yolluyorlar. Ona kendi hikâyemi anlatıyorum. Yaşama sevinci veremediğim kimse olmadı. Çünkü yaşam, her şeye rağmen benim durumumda olan biri için bile şahane bir hediye! Ama siz de ölmek istediniz... -Tabii, tabii. Ama kendimi öldürebilmekten bile âcizdim. Parmaklarım tutmuyor ki, bir enjektör filan saplayayım kendime. Bırak binayı, kendimi yataktan aşağı bile atmayı beceremiyordum. Ölmek istiyorsun, onu bile beceremiyorsun. Bir keresinde annemden rica ettim. “Duymamış olayım!” dedi. Arkadaşlarımdan rica ettim. Ciddiye almadılar. Benim en büyük şansım, ailemin ve yakın arkadaşlarımın çok destek olmasıydı. Gelip beni dördüncü kattan sandalyemle aşağıya indiriyorlardı. Rahmetli halam Londra’da yaşıyordu. “Tedavi olurum, iyileşebilirim” düşüncesiyle oraya gittik. Konunun uzmanı İngiliz doktor, muayene ettikten sonra, artık yaşamımı kendime göre düzenlemem, giriş kata taşınmam gerektiğini çünkü hiçbir zaman iyileşemeyeceğimi söyledi. Aslında Türkiye’de hiçbir doktorun söylemediği gerçekleri tak tak yüzüme saydı. Kamyon gibi çarptı ama o sayede kendi gerçeğimle yüzleşmiş oldum. Dönünce giriş kata taşındık. “ENGELLİ EŞİTTİR ACINACAK İNSAN” DEĞİLDİR! Benzer şeyler yaşayan bir arkadaşım var. Tam 20 yıl eski hayatından kimseyle görüşmek istememiş. Siz o yılları kaybetmemeyi nasıl başardınız? -Ben hayata küsmedim. Tabii ki çok büyük bir şok, kızgınlık, isyan, her duyguyu aynı anda yaşıyorsunuz ama ne fayda... Geri dönüşü yok, bunu kabul etmek ve hayata devam etmek gerekiyor. Tabii şu da var, ben kişilik itibariyle sorunun parçası olmayı değil, çözümün parçası olmayı tercih eden biriyim. 1991’de, Bakırköy’de bir yerel gazetede yazmaya başladım. Bu, hayatımdaki dönüm noktalarından biri oldu. Gittikçe daha sosyalleştim. Derken derneği kurduk. Yeni oluşacak kazaları engellemek gibi bir hedefim vardı. İşte o dönem Semra Çetinkaya’yla tanıştık. Hepimiz ilk yardım eğitimi aldık. Amacımız kazaları önlemek ve ilk yardımda doğru müdahalenin nasıl olacağını anlatmaktı. İlk başladığımız yer bir okuldu. Show TV’den biri gelmişti. Röportaj yapmak istedi. Dedim ki, “Buradaki haber ajitasyon yapılacak bir şey değil! Aman ha! Bizler çeşitli kazalarda yaralanmış insanlarız ama eğitimci olduk. İnsanlara, ‘Benim yaptığımı yapma, benim gibi olursun’ diyoruz. Lütfen bu mesajı doğru yansıtın. Ağlak haber yapmayın!” Ama yaptılar di mi? -Hem de nasıl! ‘Engelli, eşittir acınacak insan’ yargısını pekiştirdiler. Üstelik biz bu önyargıyı kırmaya çalışırken. Yaptığımız çalışma Brezilya’da, Omurilik Felçlileri Dünya Kongresi’nde en iyi sunum ödülü alırken, bizim televizyonlar haberi ‘Mendillerinizi hazırlayın. Birazdan izleyeceklerinize inanamayacaksınız! Az sonra... Az sonra...’ diye verdiler. Öyle de kötü bir metin yazmışlar ki! O zaman şunu anladık, bizim, medya dahil herkesi eğitmemiz gerekiyor ve bu zaman alacak. Mesela bugün Semra ile hastanedeydik, muayene olduğumuz bütün doktorlar bize “Ama nasıl olur, siz gülüyorsunuz, neşelisiniz!” dedi. Çıkınca şunu düşündük, hastanedeki doktorları da eğitmemiz gerekiyor. Ama siz çok özel iki vakasınız. O kadar hayat dolusunuz ki, insan gerçekten şaşırıyor... - Bakın ben, “Başkaları için ne yapabilirim?” diye sorduğum gün, sakatlığımı aşmaya başladım. İnsanlara, yaşama tutunacağı bir şeyler verirseniz, eğitim anlamında, meslek anlamında, hobi anlamında ve onlar bunu iyi değerlendirirse, hayata tekrar bağlanırlar. Başkaları da onu sakat olarak görmez. Biz işte dernek olarak hep bu fikrin peşinden gittik... HAYATINI BANA ADADI Anneniz ne yaptı? -Kazadan sonra hayatını tamamen bana adadı. Bir gün baktım parmağından asla çıkarmadığı yüzüğü yok. Anladım ki onu da satmış. Çok üzüldüm. Epey masraflı bir hastalık bu. Tabii bir de agresif ve kırıcı oluyorsunuz. En yakınınızdaki insanı bile incitiyorsunuz. Bir gün baktım odada ağlıyor. Çağırdım, “Anne, n’olur beni ben olarak düşünme, şu anda kendimde olmadan yapıyorum bunları. Bir daha söylediklerimden kesinlikle alınma!” dedim. İnanılmaz bir kadındır. Asla hakkını ödeyemem. O yüzden diyorum ki, herkesin annesi onu bir kere doğurur, benimki beni her gün yeniden doğuruyor! BİRİYLE EVLENİRSEM DİĞERLERİNE HAKSIZLIK OLURDU! İnsanın elinin ayağının tutmaması âşık olmasını engellemiyor değil mi? -Tabii ki hayır. Kaza geçirmeden önce de kız arkadaşlarım vardı şimdi de var. Hiç evlenmek istemediniz mi? -Yok hayır! Diğer kadınlara haksızlık olurdu. E çünkü sadece birisiyle evli olacaktım, geri kalanları kendimden mahrum etmeye hakkım olmadığını düşündüm! İşin şakası bir yana, yaşamımda evliliğe yer yok. Hayatın bazı gerçekleri eninde sonunda çıkıyor karşınıza. Kazadan sonra yaşadığım en uzun ilişki sekiz yıl sürdü. Evlilikle ilgili planlar hiç yapmadım. Ama hayatımda olan kadına hep evliymişiz gibi değer verdim. Ona hep önemli olduğunu hissettirdim. Allah korusun annenizden sonrasını düşünüyor musunuz? -Bak işte o derin konu! Düşünmemeye çalışıyorum. Dualarımda Allah’a, “Bana bunu yaşatma!” diyorum ama tabii her şeyin en iyisini Allah bilir. Bunu da yaşatırsa bir nedeni var demektir. Ama bu sorunun cevabı henüz benim yüzleşeceğim bir şey değil. UYARI LEVHALARI KONULSUN * Türkiye’de 120-150 bin omurilik felçlisi var. Her yıl ortalama 2000-2500 kişi çeşitli kazalarda felç kalıyor. Ama net bir istatistik yok. Haliyle kaç kaza olmuş, kaçı ölümle sonuçlanmış, kaçı hayatta bilmiyoruz. * Almanya’daki Omurilik Felçlileri Derneği yöneticilerinden biri geldi. “Sizde” dedim, “kaza nedenleri üzerine istatistik tutuluyor mu?” “Bu nasıl soru! Tabii ki” dedi, “incir ağacından düşenleri bile biliyoruz!” * Bir omurilik felçlisinin devlete maliyeti ortalama 4 milyon dolar gibi hesaplanıyor. Ama Türkiye’de çoğu yerde, “Burası sığdır! Atlamayın” diye uyarı lehvası bile yok. Amerika’da ve Avustralya’da uyarı levhalarıyla bu kazaların yüzde 70’i önlenmiş. Bizde o bilinç nerdeee? * Ben sizin aracılığınızla bir daha haykırmak istiyorum. Mutlaka birilerinin canının daha mı yanması gerekiyor. Yazık değil mi? Ayşe Arman'ın bu gün Hürriyet' de yayınlanan röportajıdır. Link için: http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27051989.asp
Atiye - Hali Hali Hal 03:45
Atiye - Hali Hali Hal 381 izlenme - 9 yıl önce Albüm Adı: Budur Çıkış Tarihi: 17.03.2011 Türkçe Pop Şarkı Sözleri (lyrics): ice şihhat alebeddar elitlul hilvi alalallah elle ene mali şihhat aetini bosi dahilallah yeayni atini basi dahillallah hali hali hal meli meli mel hali hali hal meli meli mel hali hali hal meli meli mel hali hali hal meli meli mel sana ezelden hastayım yokluğunda yastayım sana ezelden hastayım yokluğunda yastayım doktorlar çarem değil doktorlar çarem değil aşkındır benim ilacım aşkındır benim ilacım hali hali hal meli meli mel hali hali hal meli meli mel ye mama ena mardani beddi hekimil yunani davattabib mebyinfeğni şovfet habibi ptişfini hali hali hal meli meli mel hali hali hal meli meli mel
Mirkelam - Mirkelam'ın Önerisi 03:27
Mirkelam - Mirkelam'ın Önerisi 305 izlenme - 10 yıl önce Albüm Adı: Kalbimde Parmak İzin Var Çıkış Tarihi: 14.05.2004 Türkçe Pop Şarkı Sözleri: Ooo canım aman Tertemiz bir dünya için Sabah akşam fırçala Mirkelam'ın önerisi Çalkala çalkala Mutluluğun reçetesi Keman ile darbuka Doktorların önerisi Çalkala çalkala Erkek kadın çoluk çocuk Erisin buzlar haydi kızlar Bundan böyle yek vücut Sağlam kafa sağlam vücut Tamam oluyor tamam gerisi yalan aman aman Doktorlar delileri test etmek istemişler Akıllananları bırakacaklarmış Duvara kocaman bir otobüs resmi asıp Atlayın otobüse demişler Deliler otobüs resmine girmeye başlamış Biri hariç! Sormuşlar deliye: Sen niye girmiyosun diye Deli: çok kalabalık taksiyle giderim demiş Ooo Tertemiz bir dünya için Sabah akşam fırçala Mirkelam'ın önerisi Çalkala çalkala Mutluluğun reçetesi Keman ile darbuka Doktorların önerisi Çalkala çalkala Erkek kadın çoluk çocuk Erisin buzlar haydi kızlar Bundan böyle yek vücut Sağlam kafa sağlam vücut Tamam oluyor tamam gerisi yalan aman aman Sarhoşun biri birgün yolda gidiyomuş Şişe görmüş şişeye tekme atmış Şişe dönmüş dönmüş içinden dumanlar arasından bir cin çıkmış Cin:dile benden ne dilersen demiş Bizim sarhoşta özür dilerim bir daha olmaz abi demiş Tertemiz bir dünya için Sabah akşam fırçala Mirkelam'ın önerisi Çalkala çalkala Mutluluğun reçetesi Keman ile darbuka Doktorların önerisi Çalkala çalkala Erkek kadın çoluk çocuk Erisin buzlar haydi kızlar Bundan böyle yek vücut Sağlam kafa sağlam vücut Tamam oluyor tamam gerisi yalan aman aman
Hoyt Takımı - Bir Engel Tanımamazlık Öyküsü 04:35
Hoyt Takımı - Bir Engel Tanımamazlık Öyküsü 171 izlenme - 9 yıl önce Bu sevgi dolu hikaye 43 yıl önce Winchester,Mass’ta başladı. Rick doğum sırasındaki komplikasyondan dolayı beyin zararı gördü ve eklemli organlarını kullanamaz hale geldi. Doktorlar Dick ve eşine’’hayatının sonuna kadar bir sebze gibi yaşayacak, onu bir enstitüye yatırın ’’dediklerinde Rick 9 aylıktı. Ancak Dick ve eşi bunu kabullenmedi. Rick’in gözlerinin onları odadayken takip ettiğinin farkına vardılar. Rick 11 yaşındayken onunla iletişim kurabilmelerini sağlamak amacıyla onu Tufts üniversitesi mühendislik fakültesine götürdüler. Aldıkları cevap’’mümkün değil, beyninde herhangi bir hareket yok.’’ idi. Dick mühendislere,’’ona bir fıkra anlatın’’ dedi, anlattılar, Rick güldü. Farkına vardılar ki aslında Rickin beyninde birçok şey olup bitiyordu. Kafasının yanı ile mouse’u kontrol edebileceği bir bilgisayar düzeneği kurdular. Nihayet Rick iletişim kurabilecekti. İlk kelimeleri ’’Go Bruins’’(lisesinin amerikan futbol takımına ithafen’’bastır fener’’ gibi). Lisedeki bir arkadaşı geçirdiği kaza sonucu felç olunca okuduğu okul arkadaşı adına bir hayır koşusu düzenledi. Rick babasına ‘’Baba, bende koşmak istiyorum’’ dedi. Kendi deyimiyle’’besili domuz’’olan Dick bırakın 5 millik maraton boyunca oğlunu tekerlekli sandalyede itmeyi hayatına da 1 milden fazla koşmamıştı bile. Yine de denedi. ’’O durumda engelli olan bendim, 2 hafta boyunca kendime gelemedim’’ dedi. O gün Rick’in hayatını değiştirdi.Kullanabildiği bilgisayara’’ Baba, koştuğumuz zaman engelli değilmişim gibi hissettim’’ yazdı. Bu cümle Dick’in hayatını değiştirdi. Elinden geldiğince o duyguyu tekrar Rick’e hissettirmeyi takıntı haline getirdi. 1979‘da Boston maratonuna katılabilecek seviyeye gelirken göbeğini de sertleştirmişti. ’Asla olmaz’’, yarış hakemlerinin Dick’e söylediği sözdü.Baba ve oğul tek yarışmacı sınıfına giremezlerdi aynı zamanda sadece tekerlekli sandalyedekilerin de katıldığı katogoriyede uymuyorlardı. Birkaç sene Baba ve oğul ellerinde geldiği heryerde koştular. Sonunda 1983 yılında Boston maratonuna katılabilmenin yolunu buldular. Öncesinde başka bir maratonda o kadar iyi derece yaptılar ki Boston maratonu eleme derecesini rahatlıkla geçtiler. Sonra biri’’Hey Dick, neden triatlonu denemiyorsun’’ dedi. Yüzme bilmeyen, en son bisiklete 6 yaşında binmiş, kucağında ağırlığı 50 kg olan oğluyla triatlona katılmak?Yinede Dick denedi. Bugüne kadar tam 212 triatlona katıldılar ve bitirdiler.bunların içinde Hawai’de yapılan 15 saat süren ‘’demir adam’’ (en zor triatlon yarışıdır)’da vardı. Düşünsenize 25 yaşında triatlonda yarışan aygır gibi bir sporcusunuz ve yanınızdan arkasındaki şişme botun içindeki engelli oğlunu ip ile çeken adam yüzerek sizi geçiyor! Birisi’’Hey Dick, triatlonu neden tek başına denemiyorsun?’’diye sorduğu zaman,’’asla, ben bunu sadece Rick ile beraber yüzerken,koşarken ve pedal çeviriken onun yüzündeki o tebessüm için yapıyorum’’ der. Bu sene Dick 65 Rick ise 43 yaşlarına bastılar.Ve baba oğul bu sene 24’üncü Boston maratonlarını bitirdiler. 20.000’den fazla kişinin katıldığı yarışta dereceleri 5.083 idi. En iyi zamanları, 2 saat 40 dakika (1992’de). Dünya rekorundan sadece 35 dk. Fazla. Bu tarz rekorlar hakkında bilginiz yoksa şunu söyleyelim dünya rekorunu elinde tutan adam bu rekoru kırarken, başka bir adamı tekerlekli sandalye ile itmiyordu. ‘’şüphe yokki benim babam yüzyılın babası’’yazdı Rick zorlukla kullanabildiği bilgisayar ekranına. Açıklama "nerden" arkadaşımızın yazısından alıntıdır. Yazının orjinali : http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/2511/dick-ve-rick-hayat-hikayesi
Luis Suarez'den Uruguaylı Çocuğa Sürpriz 03:57
Luis Suarez'den Uruguaylı Çocuğa Sürpriz 120 izlenme - 9 yıl önce İki yıl önce kanser hastalığına yakalanmış ve Uruguay'da bir sağlık kurumunda tedavisine devam eden genç bir kardeşimize sürpriz yapmış. Kurumdaki ekip, kendisini internet üzerinden İspanya'dan bir doktor ile görüştüreceklerini söylemişler, devamında bu anlar yaşanmış. Luis - Merhaba Mateo. Mateo - Merhaba. L - Beni iyi duyabiliyor musun? M - Evet. L - Nasılsın? M - İyiyim, siz? L - İyi, iyi, iyi, iyi. İspanya'dan Federico Gonzalez'le konuşuyorsun. M - Evet daha önce söylemişlerdi. L - İlaç tedavisi ve normal tedavinle alakalı doktorlarını dinliyor musun? M - Evet, tabi ki her zamanki gibi. L - İyi, umarım dinliyorsundur. Aslında Mateo, ben İspanya'dan arıyorum fakat ben bir doktor değilim, ben başka bir şey yapıyorum, biliyor musun ? M - Evet. L - Evet, ne? M - Yani, bilmiyorum. L - Belki zamanında benim bir golüm için bağırmışsındır. Doktorlar da bazen futbol oynar. M - Bilemiyorum. L - Bilmiyorsun? Ha? (Yüzünü gösteriyor.) M - Oh, hayır. L - Hey, şampiyon, nasıl gidiyor? M - İyi. L - Çok iyi değil mi? Sorun ne? M - Sorun yok, sadece hareket ediyorum. L - Beni dinle; şampiyon olduğunu biliyorsun değil mi? M - Bir kaç kez bana söylenmişti. L - Sen çok cesursun; bir savaşçısın. Bu yüzden devam etmelisin. FC Barcelona taraftarısın değil mi ? M - Evet, doğru. L - Bana söylenene göre senin bir Barça forman varmış, ama arkasında Luarez yazılı olan bir forma değilmiş doğru mu? M - Evet Barcelona formam var fakat seninki değil. L - O zaman seninle bir anlaşma yapalım, doktorlarını dinleyip, tedavini olur ve iyi olursan sana bir tane getireceğime söz veriyorum. Fakat mağazadan değil, maçta oynadıklarımdan bir tanesini getireceğim, tamam mı? M - Evet, tamam. L - Şu an sahip olduğun duygu ile, o mutluluk. İşte aynen öyle olmalısın; doktorlarını dinle, tedavini ol, ilaçlarını al, her şeyi yap, beni duydun mu? M - Evet, evet. L - Tamam? M - Evet. L - Peki söz verir misin? M - Söz veriyorum. M - Geçen gün attığın goller çok iyiydi, müthiş gollerdi. L - Gördün mü? M - Evet tabi ki. L - Beğendin mi? M - tabi ki beğendim. L - Sesim iyi geliyor değil mi? M - Evet onun için yere düşebilirim. L - Şampiyon, kocaman sarılıyorum sana, kendine dikkat et ve iyi iş çıkarmaya devam et, tamam mı? M - Tamam, çok teşekkür ediyorum. L - Aynen devam, iyi şanslar. (Alıntı - Galatasaray Sözlük, leones ad victoriam)
Soma Belgeseli 30:40
Soma Belgeseli 136 izlenme - 9 yıl önce Soma bir işçi kenti, bir avuç kömür için hayatlarını tehlikeye atanların kenti, belkide türkiyede nüfusa göre en fazla işçinin bulunduğu kenttir, aynı zamanda Türkiye'nin en zengin ilçelerinden biri soma, tabi bu parayı neredeyse askeri ücretle çalışan maden işçileri almıyor, özellikle özeldeki maden işçileri… Aldığım haberlerden size biraz bahsetmek isterim, Soma'da şu an herkes seferber durumdan hemşireler, doktorlar hastaneye çağrılıyor, Soma Atatürk stadından helikopterler kalkıyor, insanlar şu an çok zor durumda, hastanenin çevresi inanılmaz kalabalıkmış, ambulanslar susmuyormuş. Tam vardiya değiştirme vaktine denk geldiği için kimin içerde olduğunu kimin girmediği tam olarak belli olmadığı için işçi yakınları perişan durumda. Saat 3-4 gibi elektirikler gidiyor ardından olay yerinden is kokusu gelmeye başlıyor, ben Somalıyım şu an orada olmasam da olayla ilgili bir çok tanıdığım var, ben bile tam bilgi alamıyorum aldıkça buraya yorum olarak yazacağım. İçeride 500 civarı tahmini insan var, ilk önce sağlar çıkartılıyor insanlar çok üzülmesin diye, düşünülenden çok çok daha fazla ölü var emin olun, duyduğum rakamı buraya yazmaya elim varmıyor gerçekte hayatımda bu kadar ölümü görmedim türkiyede, bir çok insan hala yakınlarına ulaşamıyor, çoğu insan zehirlenmeden ve yanıktan vefat etmiş. Ben somada doğup büyüdüm, kendimi bildim bileli somada hep ölümler oluyordu, çok acı bir durum zaten hastanenin acilinin girişinde yazan yazı da bunu doğrular durumda: bir avuç kömür için, bir ömür verenlere...
Doktor Robot İş Başında 02:00
Doktor Robot İş Başında 100 izlenme - 9 yıl önce Doktor ile hasta arasına makineler girdi. Artık muayeneler mobil video konferansla yapılacak.... Doktor ile hasta arasına makineler girdi. Artık muayeneler mobil video konferansla yapılacak. Hastanelerde kullanılacak 1.5 metre uzunluğundaki robotların hasta ziyareti yapacağı sistemde doktorlar daha az yorulacak. Nöroloji Uzmanı Doktor Asad Chaudhary, dilediği hastanede hastalara teşhis koyabiliyor. Dr.Chaudhary, yeni teknolojinin doktorları daha ulaşılabilir kıldığı gibi hastaların da hayatını kolaylaştırdığını belirtiyor: "Hastalarla aynı odada olmaktan farksız bir durum. Elbette hastaları yakından görmenin yerini tutamaz ama vakit kazandıran bir yöntem.'' Birçok hastanede kullanılmaya başlanan robotlar, doktorların her hastayla mesafe fark etmeksizin ilgilenmesini sağlıyor. Robotlar ayrıca özel sensörleriyle koridorlarda kimseye çarpmadan ilerliyor.
Bilimde Geçen Sene (2014) 01:05
Bilimde Geçen Sene (2014) 83 izlenme - 9 yıl önce Elimden geldiğince çevirmeye çalışayım İngilizce bilmeyen arkadaşlar için. 1- Doktorlar ölü bir kalbi yeniden hayata döndürdüler 2- Bilimadamları, damarların deri altında çıplak gözle görülebilmesini sağlayan bir alet geliştirdi. 3-) Selfie çekmek için bileklik şeklinde uçan bir drone geliştirildi. 4-) C-Section (sanırım sezaryen doğum) ile ilk kez bir bebek goril dünyaya geldi. 5-) Dünyanın ilk seks belirtisi ile ilgili bulgular bulundu. (Bunu tam olarak nasıl çevireceğimi bilemedim.) İlkel canlılar arasında gelişmiş canlılara benzeyen seks hareketleri gözlemlenmiş. 6-) Bir kuyruklu yıldıza iniş yapıldı. 7-) Yer ile temas etmeyen kaykaylar yapılmaya başlandı. 8-) Şoföre ihtiyaç duymadan giden arabalar yollara çıktı. 9-) Uçabilen arabalar çıkmaya hazır "Peki kendi kendine uçabilen arabalar ? Belki gelecek sene..." Daha önemli şeyler de oldu fakat bu videoda bunları almışlar.
Gül Özkan - Benim Dertlerim 05:44
Gül Özkan - Benim Dertlerim 62 izlenme - 9 yıl önce Albüm Adı: Hayal Çıkış Tarihi: 31.12.2009 Türk Halk Müziği Şarkı Sözleri: Çektiğim çileler deftere sığmaz Kalem usandırır anam benim dertlerim Doktorlar bu derde aman çare olamaz Tabip yaşlandırır benim dertlerim Sevdalı başıma ne taşlar yağdı Sevdamı gömmüştüm yeniden doğdu Sonunda ağlayan anam gözlerim oldu Ciğerler sızlatır anam benim dertlerim Yılmaz yazar çizer okuyan ağlar Bu cana yoldaştır sıralı dağlar Sevmenin zamanı yarenlik çağlar Göreni ağlatır benim dertlerim Sevdalı başıma ne taşlar yağdı Sevdamı gömmüştüm yeniden doğdu Sonunda ağlayan anam gözlerim oldu Ciğerler sızlatır anam benim dertlerim
Ebru Yaşar - Ne Doktorlar Ne Mühendisler 04:07
Ebru Yaşar - Ne Doktorlar Ne Mühendisler 28 izlenme - 9 yıl önce Albüm Adı: Yeşillenirim Çıkış Tarihi: 01.06.2006 Arabesk Şarkı Sözleri: Sanma Beni Sakin Kiz Kurusu Egri Çikiyor En Dogrusu Pastane Diyerek Gittigim Yerler Ya Yildiz Parki Ya Beykoz Korosu Birine Heves Etsem Evlenelim Desem Yan Çiziyorlar Pes Dogrusu... Beni Ne Doktorlar Ne Mühendisler Istedi Gülum Ama Gönül Ask Ister Beni Alacaksan Benim Olacaksan Bana Para Degil Koçum Mutluluk Göster
Rashit - Kalp Hastası 02:55
Rashit - Kalp Hastası 30 izlenme - 10 yıl önce Albüm Adı: Adam Olmak İstemiyorum Çıkış Tarihi: 21.01.2003 Türkçe Rock Şarkı Sözleri: Ay hastası çalışkan bir ağrıdır Ay hastası çalışmak zararlıdır Kalp hastası çalışkan bir ağrıdır Kalp hastası çalışmak zararlıdır Aman bekle bankada kuyrukta Yürümedin git arabanla Çok acelen var senin aslında Çalış çabala kazan baba çok para Battık yine işte sonunda gidiyosun öbür tarafa Az vaktin kaldı senin aslında Daha çok çalış kazan daha çok para Sağlıktan önemli daha ne var Para para para der dururlar Çare etmez şimdi o doktorlar Paranında yanında pahalı ilaçlar...