Bir zamanlar bir Cumhuriyet vardı. Yazarlarıyla, haberiyle, yorumuyla, duruşuyla seksenlerin basın mezarlığının parlayan çiçeğiydi. Promosyon uğruna helak olan; ev, araba, deterjan, margarin, Emrah kasedi, Kur'an meali saçan gazetelere inat, sadece gazete veren; haberi mürekkebe bulamadan yalın bir sekilde vurgulayan, siyasi duruşundan ödün vermeden her görüşü objektif bir şekilde verebilen, bir dönem Avrupa entelijansiyasının "Avrupa'daysanız Le Monde, Asya'daysanız Cumhuriyet okuyun." demesine sebep olan, bugünkü ölümü bekleyen haliyle kıyas kabul etmeyecek bir gazeteydi. Reklamları da bu duruşun bir tamamlayıcısıydı sanki. Az verir, öz verir; diğer gazetelerin şarkılı türkülü, tanatanalı reklamlarına inat sakin ve kısa sürer, hedefine net ulaşırdı.
Gazetelerin promosyon uğruna gazeteden başka her şeye benzediği o dönemde de adeta bir @2 duruşuyla sözünü söylüyor Cumhuriyet: Biz gazete veriyoruz.
Unutmdan, yıllar sonra bu sloganı utanmadan çalan Star gazetesini ve şahsında Fatih Çekirge'yi de ayrıca esefle kınıyoruz.