Hayırsız Ada (Chienne d'histoire) - İstanbul (1910)

Alkışlarla Yaşıyorum - 2.051 izlenme

Yüklenme Tarihi: 14 Mayıs 2015 - 21:19

Cannes film festivalinde en iyi kısa metrajlı film ödülünün verildiği yapımdır. Bu film, protestolara neden olan 5199 sayılı hayvanları koruma kanununda bahsedilen 'doğal yaşam parkları' nın ne demek olduğunu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Konusu: 1910 yılında istanbul sokaklarındaki 80.000 köpek Hayırsızada' ya bırakılmıştır..

Adadaki köpeklerin durumunu bizzat gözlemlemek isteyen fransız bir gazetecinin yazdıkları şöyledir:
"Dayanılmaz derece sıcak vardı. etkisinden kurtulmak için kabineme çekidim. Vapur durmuştu. Biraz kestirmiştim. Hemen kalktım. Acele merdivenleri çıkarak güverteye kendimi attım: küme küme köpek cesetleri ve etrafa yayılan çok fena bir koku. Kaptan köprüsünde toplanmış olan arkadaşlarımın yanına çıktım. Hepsi mendilleriyle burunlarını tıkamışlardı. Koku o derece dayanılmaz bir hal almıştı ki ikinci kaptan emir verdi. Kamaraların kapılarını, pencerelerini kapadılar, vapurun diğer kısımları da kapatıldı.

Bir mil uzakta ağaçtan, bitkiden oluşmuş yalçın bir kayadan ibaret olan ada gözüküyordu. Güneşin parlak ışınları görme kabiliyetimizi azaltmış olduğundan üzerinde bulunan hayvanları önce farketmemiştim. zannediyordum ki bu ada üzerinde taşlar hareketli, büyük bir kütle halinde çalkalanıyor, kaynaşıyor. Bu yanlış görüşü güneşin etkisi yapıyor diye düşünmüştüm.

Yalçın Kaya'nın üstünde köpekler karınca gibi kaynıyor. bir kısmı kıyıya yayılmış, güneşin yakıcı sıcağından kurtulmak için ve biraz serinlemek için kendilerini suya atmışlar. diğer bir kısmı tepelere tırmanmış adeta tiyatrolardaki panıramaları andıran acıklı bir tablo vücuda getirmiş. Yaklaştıkça durum ve görünüşler daha belirleniyor. dürbüne ihtiyaç duymaksızın gözlerimizle her şeyi, bu zavallı hayvanın çaresiz çırpınışlarını elemle görüyor ve izliyorduk.

Köpeklerin en büyük kısmı sahili takip eden kayalık üzerinde toplanmıştı. Pek çokları güneş hararetinden kavrulmuş, serinlemek için var güçleriyle suda yüzüyorlar, son takatlarına kadar suda kalmak istiyorlar. ötede beride görülen cesetlerin etrafında dolaşarak, çabalayarak bir parça et koparmaya çalışıyorlar... Karadaki diğer kısmı ufak bir gölge bulabilmek için taş kovuklarına sığınmak üzere delik, deşik arıyorlar. Diğer bir kısmı ise adeta delirmiş gibi oraya buraya koşuyorlar, sürekli kendi etraflarında dönüyorlar. Seslerini şimdi tam olarak duyuyorduk. İşittiğimiz bu feryatlar köpek havlaması değil adeta insan feryadı idi.

Kaptan geminin düdüğünü çaldırdı. Zavallı hayvanlar bir yardım sesi duymuş gibi heyecanlandılar. Bu sese hayvanların nasıl yalvarırcasına cevap verdiklerini size anlatamam. bilmem göz önüne getirebiliyor musunuz? Feryat ve inilti saçan bir yalçın kaya. bir yanardağ ki ateş yerine feryat, duman yerine cesetler saçıyor. bu kızgın zemin üzerinde su, yiyecek için ağızları açık köpekler. Etrafında martıların uçuştuğu cesetler kısım kısım denizde lekeler oluşturuyor. Vapur hareket etti. Zavallı köpekler yine bizleri son bir ümit ile takibe çalışarak çırpınıyorlar. Hiçbir şeyden habersiz geminin dalgaları onları büsbütün batırıyor, boğuyor, öldürüyordu. Ne karada ne denizde ölümden başka onlara el uzatan yoktu. uzaktan bir romorkörün adaya doğru geldiğini gördük. arkasında iki mavna köpek dolu kafeslerle aynı adaya gidiyor. Hayırsız Ada' nın aç sakinlerine istanbul' dan taze köpek getiriyorlardı. Biz uzaklaştık. Marmara'nın yüzü üzerinde siyah bir nokta halinde kalan bu müthiş manzaralı adadan bakışlarımızı ayıramıyorduk.'' Tarihin tekerrür etmemesi dileğiyle..
Reklam