Açıklama
Yükleyen: exixiz
Yüklenme Tarihi: 21 Nisan 2015 - 03:44
Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği Göller Bölgesi denilen noktada yer alan Isparta ili, Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile zengin bir fauna ve floraya sahiptir.
İnanç Turizminin merkezi Yalvaç ilçesi Anadolunun kültür zenginliğini tüm ihtişamı ile yansıtmaktadır.
Kayak Merkezinin yeraldığı Davraz Dağı, doğa yürüyüşü ve nehir sporlarına elverişli kanyonlar, mağaralar ve dağları ile pek çok doğa sporlarının yapıldığı merkezdir. Isparta’nın turizm kapısı Eğirdir, alternatif turizm cennetidir. Dağcılık, trekking, rüzgarsörfü, yamaç paraşütü, kampçılık turizm çeşitlerinde
birkaçıdır. Büyük İskender kral olduktan sonra (MÖ 356 - MÖ 323), Anadolu'nun batısı Yunan egemenliği altına geçti. İskender öldükten sonraki 36 yıl dahi bölge Atina'ya bağımlı kaldı. Bu yıllarda Mora yarımadasında yaşamakta olan Ispartalılarla Atina Yunanları, Anadolu'nun batısına göç etmeye başladılar.Mora Yarımadası Ispartalılarından büyükçe bir topluluk geldi, bugün Isparta ilinin yer altığı bölgeye yerleşti. Kente de kendi ülkelerinin Isparta adını verdiler.
Gezi Rehberi
Adada Antik Kenti Helenistik dönemin en parlak yıllarını yaşamıştır. Büyük İskender’in Güney Anadolu’yu almasından sonra sırasıyla Seleukoslar, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve oradan da Bizans İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. Prof.Dr. William R.Ramsay kentin para darpedilen bir merkez ve dini yönden bir piskoposluk olduğunu belirtmiştir. Adada’ nın bastırdığı paraların bir yüzünde boğa başı (Bukranion) diğer yüzünde geometrik merkezli üç başak (trikles) kabartması bulunmaktadır. Bu kabartma güç simgesidir. Aynı kabartmanın işlendiği bir taş Batık kentte bulunmaktadır. Kentin bağımsızlığı Romalılar kaldırıldıktan sonra Adada’ nın bastırdığı paraların bir yüzüne o dönemin imparatorluğunun başı, diğer yüzüne ise Zeus, Athena ya da aslan postu sarınmış Herakles başı kabartmaları görülür. Bugün antik kentte görülen kalıntılar şunlardır: Kent alanının geometrik ekseninde yer almış, büyük taşlarla döşeli ilk çağ Ana Caddesi, küçük tapınak kalıntıları ki bu tapınaklar dikdörtgen prizma biçiminde çok düzgün kesilmiş, kimine süs çıkıntısı bırakılmış taşlarla yapılmış Agora ve onu çevreleyen yapılar kompleksi Bouleuterion (kent yöneticileri toplanma yeri), kentin su düzenine ait parçalar, Nekropolis, mausoleiom (ev görünüşünde anıtsal mezar) bulunmaktadır.
Eğirdir Gölü Isparta il sınırları içinde olduğu kadar Göller Bölgesi’nin de en önemli göllerinden birisidir. 517 km2 yüzölçümü ile Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. Göl iki kısma ayrılmaktadır. Kuzeyde kalan ve daha küçük olan kısmına Hoyran Gölü, güneyde kalan kısmına Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birbirine bağlanır.
Isparta Müzesi Müzenin başlıca sergi salonları Arkeoloji Salonu, Hazine Salonu, Etnoğrafya Salonu ve Halı Salonu'dur. Müzede ayrıca Isparta Evi ve Gül İmbiği sergi köşeleri de yer almakta ve giriş holünde, ön bahçede ve arka bahçede bazı kazı buluntuları sergilenmektedir.
Dündar Bey Medresesi Isparta, Eğirdir ilçesinde, Çarşı içerisinde olan Dündar Bey Medresesi, Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, 1237 yılında han olarak yapılmış, 1301 yılında da Hamidoğlu Dündar Bey tarafından medreseye çevrilmiştir. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinde de yapılışı ve hana çevrildiği yazılıdır.
Dündar Bey Medresesi Selçuklu hanlarına benzememekte ve daha çok iki katlı Selçuklu medrese plan şemasının özelliklerini taşımaktadır.
Güneykent Güneykent, Isparta ili, Gönen ilçesine bağlı bir beldedir. Gönen ve Keçiborlu ilçeleri arasında olup Kapı dağının uzantısı olan Tepelci, Erenler Dağı ve Demirli dağlarının ortasında Güney’e bakan 1250 rakımlı bir yamaçta kurulmuştur. Kasabanın kurulu olduğu arazi her türlü hayvancılığı yapmaya elverişlidir. Bozkırlarında koyun, çayırlarında sığır, çalılıklarında keçi beslenmektedir. Güneykent Akdeniz Bölgesinde bulunmasına rağmen İç Ege ve İç Anadolu Bölgesi iklimleri hüküm sürer. Yazları serin, kışları da çok soğuk geçer.
Eski adı “Geresin” dir. “Geresin” adının gelinsin kelimesinden kaynaklandığı söylenmektedir. Kalburcu, Kadıyeri, Karataş gibi ova mevkiindeki ve rakımları düşük olan eski yerleşim yerleri sıcak ve sulu yerlerde olduklarından sivrisinek bol olurmuş. Bundan dolayı burada yaşayan insanlar çok sıtmaya yakalanır ve iyileşmek için gelirlermiş. Burada sivrisinek olmadığı gibi her tarafı ormanlık ve yeşillik olduğundan çok temiz, ayrıca suları da güzel olduğundan hastalara iyi gelirmiş. Kalburcu, Kadıyeri ve Karataş yörelerindeki yerleşik aileler sıtma hastalıklarından kurtulamadıklarından buradaki insanlar buraya yerleşebilmeleri için Yörük aşiret başkanına haber göndermişler ve izin istemişlerdir. Aşiret tarafından durum görüşülmüş ve “Gelinsin” kararı verilmiştir. Böylece Kayı boyundan olan ve Sarıkeçililer olarak adlandırılan bir Yörük aşiretinin burada Tekke Mahallesinin bulunduğu yere yurtlarını kurmuşlardır. Böylece kasaba yerleşim merkezi olmaya başlamıştır. Gelinsin olarak söylenmeye başlayan kasabanın ismi zamanla değişikliğe uğramış ve “Geresin” şeklini almıştır. 1963 yılına kadar “Geresin” adı ile anılmıştır. Yunus Emre’nin, Kasabanın Erenler Tepesinin eteğinde mezarının bulunması nedeni ile Emre veya Emirler Geresini olarak da adlandırılmıştır. 1963 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Köy ve kasabaların isimlerinin Türkçeleştirilmesi için yapılan değişiklikle yerleşim yerinin güneye bakmasından dolayı “Güneykent” olarak değiştirilmiştir.
Gül Bahçeleri Yağ gülü (rose damascena) Anadolu’ya 1870’li yılların başında Bulgaristan’dan gelen göçmenler tarafından getirilmiştir. Isparta’da ise yağ gülü üretimi 1888 yılında, gülyağı üretimi de 1892 yılında “Müftüzade İsmail Efendi” isimli şahıs tarafından gerçekleştirilmiştir. Müftüzade İsmail Efendi tarafından imbik adı verilen basit ve ilkel kazanlarda üretilmeye başlanan gülyağı uzun yıllar yaygınlaşarak, bu metotla üretilmeye devam edilmiştir. Köy tipi gülyağı üretimi; Atatürk’ün Isparta’ya gelişinde verdiği talimat uyarınca, “İktisat Vekaleti” tarafından modern gülyağı fabrikasının 1935 yılında kurulması sonucu yerini büyük ölçüde sanayi tipi gülyağı üretimine bırakmaya başlamıştır.
Günümüzde, Isparta ili ve ilçelerinde Gül Bahçelerinde üretilen gül yapraklarından elde edilen Gül Yağı dünya genelindeki gül yağı üretiminin yaklaşık e ini oluşturmaktadır. Firdevs Paşa Camii Ispartanın en eski camileri arasında yeralan cami Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Isparta Valisi Firdevs Paşa tarafından, 1561 yılında Mimar Sinan stilinde yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli olan cami, kuzeyde beş kubbeli bir son cemaat yeri ile kuzeybatı köşesinde bir minareye sahiptir. İnşa kitabesi bulunmamakla beraber H. 973/ M. 1565 tarihli bir vakfiyesi vardır. Ayrıca Tezkiret-ül Bünyan, Tezkerat-ül Ebniye, Tuhfet-ül Mimarin’de adı bulunması ile Mimar Sinan eserleri içinde yer almaktadır.
Düzgün kesme taşla inşa edilen yapının batı ve doğu cephelerinde altta ve üstte ikişer, güney cephesinde ise altta iki, üstte üç pencere açıklığı bulunmaktadır. Alt pencereler düz atkılı, taş söveli dikdörtgen karakterde olup, sivri kemerli alınlığa sahiptir. Üst pencereler yine sivri kemerli açıklıklar şeklindedir. Caminin kuzey cephesinde ortadaki çapraz tonozla, iki yanlara pandantiflerle geçilen sekizgen kasnağa sahip kubbelerle örtülü beş gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Örtü sistemi cephelerde altı sütuna oturan sivri kemerlerle desteklenmiştir. Sütun başlıklarından iki yandakilerle Türk üçgeni, diğer dördünde mukarnas süsleme görülür. Kemer gözleri bugün camekanlarla örtülüdür. Son cemaat yerine açılan caminin kuzey cephesinde harime giriş kapısı ve pencereler yer alır. Giriş açıklığının batı yanındaki pencere ile batı uçtaki minare girişi arasında görülen mihrabiye mukarnas kavsaralıdır. Harim, pandantiflerle geçilen kubbe ile örtülü olup, cephelerde onbeş, kubbe eteğinde sekiz pencere ile aydınlanmaktadır. Caminin giderlerini karşılamak üzere l561 yılında, Firdevs Paşa tarafından bir de bedesten yaptırılmıştır.
Diğer Bilgiler
Tarih
Isparta yakın çevresi ile birlikte PİSİDİA yöresinin önemli yerleşim merkezlerinden birisidir. Yöredeki yerleşmenin tarihi paleolitik (Eskitaş) dönemine kadar dayanmaktadır. Pisidia bölgesi M.Ö. 2000’lerde Luvi ve Arzava topluluklarının yerleşim alanı idi. Hititler de zamanında bölgeyi ele geçirmek istemişler, ancak yüzyıllar boyu uğraşmalarına karşılık Arzava ülkesi üzerinde kesin bir egemenlik kuramamışlardır.
M.Ö. 1200’lerde Balkanlardan gelen “Ege Göç Kavimleri” Arzava ülkesi konfederasyonunun siyasi varlığına son vermişler, Anadolu’nun siyasi yapısını bütünüyle değiştirmişlerdir. Bu tarihten itibaren M.Ö. 8. yüzyıla kadar Firigler, M.Ö. 690’da Lidyalılar, M.Ö. 546’da Persler yöreye hükmetmişlerdir. M.Ö. 334’de Büyük İskender’le Hellenistik döneme giren Isparta’da bu döneme ait bir yerleşim merkezi olarak Minassos (Minasın) dikkat çekmektedir. M.Ö. 323’de Büyük İskender’in ölümü üzerine Isparta sırası ile Bergama Krallığı’nın, Seleukos’ların, M.Ö. 190- M.S. 395 Roma İmparatorluğunun, M.S. 395-1204 Bizans İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir.
Roma Dönemine ait yerleşim merkezleri Bayat (Selevcia, Sidera)-Atabey, Apollonia-Uluborlu, Antiocheia-Yalvaç, Adada-Sarak-Sütçüler, Neopolis-Şarkikaraağaç, Debenae-Gelendost’dur.
Isparta Bizans döneminde 7. ve 9. yüzyılda yapılan idari taksimata göre bir eyalet olmuş ve dini merkez niteliği almıştır. 8. yüzyılda kısa bir süre Abbasi yönetimine giren kentin adı Arap kaynaklarında Sabart olarak geçmektedir. Kent 1204 yılında Selçuklular tarafından feth edilmiş ve Isparta’da Türk-İslam dönemi başlamıştır. 1300 yılında Hamitoğulları egemenliğine giren kent, 1390 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Isparta 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile birlikte vilayet olmuştur.
Coğrafya
Akdeniz Bölgesi Göller Yöresi’nde yer alan Isparta’nın doğusunda Konya, batısında Burdur, güneyinde Antalya ve kuzeyinde Afyon illeri ile çevrilmiştir.İlin en yüksek dağı, 2892 m. ile güneydoğuda bulunan Dedegöl Dağı’ dır. Diğer önemli dağları ise; Akdağ, Topraktepe, Barla Dağı, Sultan Dağları, Güllüce Dağı ve Davraz Dağı’ dır.Akarsular genellikle göllere dökülmekte olup, sadece Aksu ve Köprü Suyu Antalya hudutları içerisinde Akdeniz’e dökülmektedir. İlin en büyük gölü, yaklaşık 468 km² ile, Türkiye’nin 4ncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü’ dür. Bu gölün kuzey kesimine Hoyran Gölü denilmektedir. Beyşehir ile Burdur göllerinin bir bölümü de Isparta hudutları içerisindedir. Kovada-I ve Kovada-II Hidroelektrik Santrallerini çalıştıran Kovada Gölü ile Karatepe üzerinde yer alan ve bir krater gölü olan Gölcük de diğer önemli göllerdendir.Isparta’nın yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Çevredeki göllerin iklim üzerinde önemli etkisi vardır. Yağışların büyük bir bölümü kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir.
Isparta ilinin ilçeleri; Aksu, Atabey, Eğirdir, Gelendost, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç, Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli’dir.
Aksu: Yaklaşık 1200 metre rakımında bulunan Aksu İlçesi, eski adı olan Anamas’ı, ilçe coğrafyasına hakim 2388 m yüksekliğindeki Anamas Dağından almaktadır.
Aksu ilçesinin yeraldığı yörede yapılan kazılarda, ilk çağlardan beri iskana açık olduğu görülmektedir. Yörede, Helenistik çağa ait M.Ö.2. ve 1. Yüzyıldan kalma sikkelere rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalardan, Aksu Vadisi ve Anamas yaylaları arasındaki ulaşım zorluklarına rağmen, civarındaki bazı köylerde 16. yüzyıldan beri Pazar kurulmakta olduğu ve bu yörede yoğun bir Yörük nüfusun yaşadığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde, Eğirdir’e bağlı bir bucak olarak Yenice adı altında idari konumunu sürdüren Aksu, 26.8.1988 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.
Aksu ilçesi sınırları içindeki en önemli tarihi kalıntılar: Timbriada, Tynada, Eurymendon Kutsal Alanı ve Roma Köprüsü dür. Yörede turistik önemi olan Sorgon ve Zindan Mağaraları ile Sorgun yaylası Aksu İlçe sınırları içinde bulunmaktadır.
Atabey: Atabey İlçesi kuzeyden Senirkent ve Uluborlu, Batıdan Gönen, güneyden merkez ilçe Isparta, doğudan da Eğirdir ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin kuzeyini ve batısını Barla Dağı ve uzantıları bulunmaktadır.
Selçuklular döneminde bilinçli bir şekilde kervansaray ağıyla donatılan Konya-Antalya güzergahındaki yerleşmelerinden birisi olan (Atabey) önem verildiği, Ertokuş tarafından burada 1224 yılında inşa ettirilen medreseden anlaşılmaktadır. 13. yy. başında tamamen Türkleşen bölgede, önemli bir yerleşim merkezi olarak beliren Atabay’ deki medrese Osmanlı devleti eğitim sistemi içinde de fonksiyonunu devam ettirmiştir. Atabey’ in 1478,1501, ve 1568 tarihlerindeki kayıtlara göre, Eğirdir ’e bağlı bir nahiye olduğu yazılıdır.
İlçe sınırları içinde bulunan başlıca tarihi ve kültürel varlıklar, Harmanören (Göndürle) de meydana çıkartılan 41 Küp Mezarlar, Sidera Bayat Harabeleri, Ertokuş Medresesi, Sinan Camiidir. (18) Atabey ilçesine bağlı olarak, İslamköy Kasabası yanında 4 adette köy yerleşimi bulunmaktadır. Atabey ilçe merkezi Isparta’ya 23 km uzaklıkta olup, çoğunluğu çift yol olmak üzere asfalt yol ile bağlıdır.
Gelendost: Gelendost ilçesi, Isparta il merkezinin kuzeyinde, Eğirdir Gölünün 10 km içerisinde kurulmuştur. Gelendos ilçesi, ilk çağlardan beri, Pisidya Ülkesi adı verilen Göller Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisidir. M.Ö. 3500 yıllarında “Mirya veya Miryo” adı ile Hititlerin bir kolu olan Anamurla Miryalılar tarafından kurulmuştur. M.Ö. 547 yıllarında bu topraklar Pisidyalıları yenen Pers’ lerin egemenliğine geçmiştir. 17 Eylül 1176 yılında yapılan ve bir kısmı da Gelendost Ovasında geçen Miryakefalon Savaşını Türklerin kazanması ile Selçuklu topraklarına katılmıştır. Gelendost daha sonra Hamidoğulları Beyliğinin egemenliği altına girmiştir.
Gelendost, tarihi boyunca Ablada, Sabinae, Myrion, Miryona, Miryo, Myriokafalon, Gelende-Abad, Gelendoz adları ile anılmıştır. 16. yüzyılda Afşar nahiyesine bağlı olan Gelendost, Cumhuriyet döneminde 1930 yılında Afşar’ın yerine nahiye olmuştur. Daha sonrada 6.3.1954 tarih ve 6324 sayılı kanun ile de ilçe olmuştur. Gelendost, Isparta-Konya karayolu üzerindedir. Isparta’ya 80 km uzaklıktadır. İlçenin tüm kasaba ve köyleri ile ulaşım olanakları her mevsim vardır. İlçede halk ağırlıklı olarak tarımla uğraşmaktadır. Elmacılık en önemli uğraş koludur.Gelendos ilçe merkezinde bulunan tarihi iki cami ile Yeşilköy sınırları içinde bulunan Ertokuş Kervansarayı ilçenin en önemli kültür yapılarıdır.
Gönen: Isparta İl Merkezine 24 km uzaklıklığında, Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklığındaki Gönen’in tarihi M.Ö. 3-4 yüzyıla kadar dayanır. Tarih boyunca Kaue, Kawaena, Colonia, julia, Augusta, Pia, Fida, Comama, Yuztinianopolis, Gonana, Konana, Könan ve Gönen adları ile anılmıştır. Roma İmparatorluğu Augustos’ un Pisidia adı verilen bölgede kurulduğu dört şehirden birisidir. Araştırmalara göre yörede ilk yerleşim birimi Yuvaca, şimdiki yayla adıyla bilinen yerdir. Buraya ilk gelenler Yüreçi göçerleridir. İlçe zamanla Selçukluların ve daha sonra da Hamitoğulları Beyliği’nin egemenliği altında bulunmuştur. Hamitoğlu Hüseyin Bey, topraklarının büyük bir bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat ‘a satmıştır . 30 Aralık 1992 tarihinde yapılan düzenleme sonucunda, İğdecik. Gölbaşı, Koçtepe ve Senirce köyleri Isparta İl merkezine, Güneykent Kasabası, Gümüşgün Köyü Keçiborlu ilçesine bağlanmıştır. Gönen ilçesine bağlı yerleşim birimi olarak yalnız Kızılcık Köyü kalmıştır.
Keçiborlu: Isparta il merkezine 40 km uzaklığındaki Keçiborlu ilçe merkezinin tarihi gelişimi Isparta ilçe merkezi ile benzerlik göstermektedir. Keçiborlu tarih boyunca, Eudoxiopolis, Keçik-Borlu, Kiçi-Borlu isimleriyle anılmıştır. Keçiborlu, Hitit, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans devirlerini yaşadıktan sonra 1204 yılında Sultan Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girmiştir. Daha sonra Hamitoğulları Beyliğinde Uluborlu ve Gönen’e bağlı bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.
Günümüzdeki Keçiborlu ilçesinde korunmakta olan Keçiborlu Höyüğü, Kılıç Höyüğü, Kılıç Fari Harabeleri, Fadıllı Harabeleri, Güneykent şehir kalıntıları, Sinanbey Camii, Senir Hacı Osman Camii, Gümüşgün Sinan Dede Türbesi eski çağlardan kalan eserler ve yerler olarak görülmektedir.
İlçenin başlıca mesire ve yayla turizmi yerleri : Söğüt Dağı Yaylası, Fadıllı Yaylası, Koru
Etiketler: