Kibritçi Kız Masalı

gagarino - 458 izlenme

Yüklenme Tarihi: 30 Eylül 2018 - 10:39

Dışarısı çok soğuktu; kar yağıyordu ve akşam karanlığı bastırmak üzereydi. Yılın son gecesiydi, yani yılbaşı gecesi. Bu soğukta, bu karanlıkta, küçük bir kız çocuğu, başı açık halde ve yalınayak yürüyordu sokakta. Aslında evden çıkarken ayaklarına terlik giymişti ama bunlar bir işe yaramamıştı! Ayağına çok büyük geliyorlardı, bunlar eskiden annesinin giydiği terliklerdi. Öyle büyüktüler ki, küçük kız sokakta karşıdan karşıya geçerken, doludizgin giden iki araba üzerine doğru gelince, telaştan terlikler ayağından çıkıvermiş ve kaybolmuştu. Birini bulamamış, diğerini de bir oğlan alıp kaçmıştı. İşte bu yüzden kızcağız soğuktan morarmış bir halde ayakları çıplak, öylece ilerliyordu sokakta.

Zavallı küçük kız, karnı acıkmış, soğuktan donmuş halde karların içinde yürüyordu. Yılgın ve ürkmüş görünüyordu. Biri hafifçe sokağa doğru taşmış iki evin arasındaki bir köşeye büzülüp oturdu. Kutudan bir tane alıp duvara sürtse de, parmaklarını ısıtsa ne iyi olurdu! Sonunda dayanamadı, bir tane kibrit aldı. Avucunun içine alınca, küçük bir mum gibi, sıcak parlak bir alevle yandı kibrit. Acayip bir ışıktı bu; küçük kıza, pirinçten boruları ve süsleri olan kocaman demir bir sobanın önünde oturuyormuş gibi gelmeye başladı. Soba alev alev yanıyor, harika ısıtıyordu! Küçük kız ayaklarını uzattı, onları da ısıtmak istiyordu. O anda alev söndü, soba birden yok oldu… Kızcağız elinde yanmış kibrit çöpüyle öylece kalakaldı. Bir kibrit daha yaktı, parladı alev ve alevin ışığı duvara vurunca, tül gibi saydamlaştı duvar. Küçük kız odanın içini görüyordu şimdi; içerde, göz kamaştıracak kadar beyaz bir masa örtüsü serilmiş masanın üzerinde incecik şahane porselenler duruyordu, erik ve elmayla doldurulmuş kaz kızartmasının dumanı tütüyordu. Ve sonra daha da şaşırtıcı, harika bir şey oldu: Kaz tabaktan aşağı atladı, sırtında saplı çatal bıçakla beraber, yerde badi badi yürümeye başladı; tam da zavallı kızın bulunduğu yere doğru geliyordu. O sırada kibrit söndü, kalın, soğuk duvardan başka bir şey görünmez oldu.

Küçük kız bir kibrit daha çaktı. Şimdi harika bir yılbaşı ağacının altında oturuyordu; geçen yılbaşında o zengin tüccarın evinde, cam kapıdan bakıp gördüğü ağaçtan çok daha büyük, çok daha süslüydü bu ağaç. Yeşil dallarında yüzlerce mum yanıyor, vitrinlerde sergilenenlere benzeyen rengârenk eşyalar yukarıdan ona bakıyorlardı. Küçük kız ellerini havaya kaldırdı, o sırada kibrit söndü. Bir sürü yılbaşı mumu gökyüzüne yükseliyor, küçük kız bunların birer yıldıza dönüştüğünü görüyordu. Derken yıldızlardan biri kaydı ve gökyüzünde alevden uzun bir çizgi bıraktı. Kibritçi kız, duvara bir kibrit daha sürttü; kibrit yanar yanmaz etraf aydınlandı ve bu aydınlığın içinde, nurlu, sevimli yüzüyle büyükannesi belirdi.

“Büyükanne!” diye seslendi küçük kız. “Beni de al yanına! Biliyorum, kibrit söner sönmez kaybolacaksın, sıcacık soba, güzelim kaz kızartması ve o güzel, süslü yılbaşı ağacı nasıl kaybolduysa, sen de kaybolacaksın!” Sonra telaşla, geriye ne kadar kibrit kaldıysa hepsini peş peşe yaktı, büyükannesini bırakmak istemiyordu; kibritler öyle parlak yandılar ki, her yer gündüz gibi aydınlandı. Büyükannesi hiç bu kadar büyük, bu kadar güzel görünmemişti gözüne. Küçük kızı kollarına aldı ve ikisi birlikte, pırıl pırıl bir aydınlıkta, mutluluk içinde gökyüzüne yükseldiler; artık soğuk, açlık ve korku küçük kızdan uzaktı.

Sabahın erken saatlerinde sokaktan geçenler küçük kızı bir evin köşesinde otururken gördüler. Yeni yılın ilk sabahı, onun küçük bedeni üzerine doğdu; al al olmuş yanakları ve dudaklarında bir gülümsemeyle hemen hemen hepsi yanmış bir tomar kibritle orada öylece oturuyordu zavallıcık. “Isınmak istemiş!” dedi herkes. Ama onun kibrit alevinde ne düşler gördüğünü kimseler bilemezdi.
Reklam