Neden Büyük Şirketlerden Çalmayı Seviyorum?

Alkışlarla Yaşıyorum - 1.929 izlenme

Yüklenme Tarihi: 23 Ekim 2015 - 11:37

Bir mağazadan dışarı ceplerim onların ürünleriyle dolu çıktığımda duyduğum hazla, taşınan yüklerin ve kaçınılan kısıtlamaların verdiği his hiçbir şeyle kıyaslanmaz. Her şeyin çoktan başkasına ait olduğu bir dünyada, yaşamımı sürdürmem için gereken minimum miktarı elde edebilmek için hayatımı bir işe satmam beklenirken, kontrolümün dışındaki veya benim ihtiyaçlarım ve refahımla ilgilenmeyen güçlerle etrafım sarılmışken, bu benim için dünyanın küçük bir parçasını kendime ayırmanın bir yolu- benim üzerime bu kadar oynayan bir dünyanın üzerine oynamak.

Bu bir şeyi satın alırken hissettiğimden çok daha farklı bir his. Bir şeyi satın alırken, ticaret yapıyorum; kendi emeğimle, kendi zamanımla ve kendi yaratıcılığımla kazandığım parayı şirketlerin başka hiçbir şart altında benimle paylaşmayacağı bir ürün veya bir hizmet için onlara sunuyorum. Bir anlamda, bizim şiddete dayalı bir ilişkimiz var: Biz bu değiş tokuşu birbirimize karşı saygımızdan veya birbirimiz için endişelendiğimiz için değil, birbirimize katlanabilmemiz için yapıyoruz. Marketler bir ekmek için bana bir dolar ödetebileceklerini bilirler çünkü eğer onlardan almazsam açlıktan ölebilirim; onlar bana 4 dolar ödetemeyeceklerini de bilirler çünkü o zaman başka bir yerden alırım. Yani bizim etkileşimimiz sevgi yerine konuşulmayan tehditlerin etrafında döner ve ben onlardan bir şey almak için kendimden bir şeyler vermek zorundayım.

Bir şey çaldığımda her şey değişir. Artık, benim iyiliğim için hiçbir endişe duymayan yüzsüz, insaniyetsiz kurumlarla işbirliği yapmıyorum; tam tersine, ihtiyacım olan her şeyi hiçbir şey vermeden alıyorum. Artık bir değiş tokuşa zorlanmış gibi hissetmiyorum ve artık etrafımdaki dünyanın hayatımı belirleyişinde hiçbir kontrolüm yokmuş gibi hissetmiyorum. Artık bir kitaptan aldığım zevkin onu ödemek için verdiğim iki saatlik emeğe eşit olup olmadığını merak etmeme gerek yok. Bu ve bunun gibi binlerce şekilde, alışveriş hırsızlığı beni özgürleşmiş ve yetkilendirilmiş hissettiriyor. Haydi biraz da alışveriş hırsızlığının alternatif yaşam biçimi olarak bize sunabileceklerine bakalım.

Alışveriş hırsızı ödülünü, hayatının bir parçasını değiş tokuş ederek değil risk alarak kazanır. Onun için hayat, hayatta kalmak için karşılığında saati 7-8 dolara satılacak bir şey değildir; onun için hayat ona ait olan bir şeydir ve onu kendisi için alır çünkü onun üzerinde hak iddia eder. Yasalara uyan tüketiciyle basit bir karşılaştırma yapıldığında, malları elde ediş şekli malların kendisi kadar heyecan verici ve bu birçok yönden takdire değer.

Alışveriş hırsızlığı değişim ekonomisinin reddidir. İnsanların emeklerini ve sermayelerini diğerleri ile ne kadar etkin değiş tokuş edebildiklerine dayanmasını; yemek yemeyi, yaşamayı ve ölmeyi buna göre hak edişlerini inkâr etmektir. Parasal değerin her şeye atfedilebileceğini inkâr etmektir. Bir parça lezzetli bir çikolatayı ağzına atmak tamı tamına 50 cent’e eşdeğerdir veya bir insanın hayatının bir saati başka bir insanınkinden 10 dolar daha değerli olabilir. İşçilerin kendi emeklerinin ürünlerini işvereninin (onları getirip götüren)sermayesine kar sağlayarak ondan geri satın almalarını içinde barındıran kapitalist sistemin reddidir.

Alışveriş hırsızlığı modern şirketleri karakterize eden bütün mide bulandırıcı özelliklere HAYIR der. Birçok sömürü şirketinin işçilerini işyeri çıkarları adı altında acı çekmeye zorlayan düşük ücretler ve faydaların eksikliğiyle gelen bir hoşnutsuzluk ifadesidir. Müşterileri daha çok satın almaya zorlamak adına kısa zamanda patlayacak ve eskiyecek düşük kalitedeki ürünlere para ödemeyi reddetmektir. Bir çok şirketin ürünlerinin üretimi ve yeni dükkanlarının inşası sırasında kalpsizce sebep olduğu ekolojik zararı finanse etmeyi reddetmektir, yerel işletmeleri iflasa götüren özel şirketleri desteklemeyi reddetmektir, hayvanların et ve süt endüstrisi için katledilmelerini, meyve ve sebze endüstrisindeki göçmen sömürüsünü reddetmektir. Alışveriş hırsızlığı modern tüketicinin yabancılaşmasına karşı bir açıklama yapar. ”Bize kilometrelerce uzakta yapılmış ve hakkında hiçbir şey bilemeyeceğimiz ürünler dışında ürünler bulamayacak veya bunları satın almaya gücümüz yetmeyecekse,” ve iddia eder ki, “ o zaman bunları ödemeyi reddediyoruz.”

Alışveriş hırsızı modern reklamcılığın gülünç zihin kontrolü (beyin yıkama) taktiklerine saldırır. Günümüzün reklamları, reklam panoları, katları bile- dükkanlardaki tasarım ve ürünlerin sergilenmesi psikologlar tarafından potansiyel müşterileri ürünleri satın almaya yönlendirmek için tasarlanmıştır. Şirketler geniş çaplı reklam kampanyalarını tüketimi teşvik etmek üzere her zihnin içine sızarak uygularlar, hatta kendi ürünlerini statü sembollerine çevirmek üzere çalışırlar ve toplumun çeşitli kesimleri için bu saygı kazanmak için eninde sonunda bunlara sahip olmak anlamına gelir. Bu tür manipülasyon karşısında, kanunlara uyan tüketicinin iki seçeneği vardır: Ya bu ürünleri satın almak uğruna gereken parayı bulmak için ücretli bir işçi olarak hayatını satar ya da olmadan idare edebilir ve muhtemelen bu yoklukta kişisel hayal kırıklıklarının yanı sıra, toplumu kendisiyle alay etmeye çağırır.

Alışveriş hırsızı üçüncü bir seçenek yaratır: Arzulamak üzere koşullandırıldığı ürünleri onlar için para ödemeden alır, şirketler yaptıkları bütün propagandaların ve zihin kontrol taktiklerinin cezasını çekmek zorunda kalırlar.

Salt teorik olmamasından dolayı alışveriş hırsızlığı modern şirketlerin kabul edilemez özelliklerine karşı en etkili protesto yoludur- pratiktir ve eylem içerir. Sözlü protestolar sağlam bir etkileri olmadan sorumsuz iş uygulamalarına yükseltilebilir ama alışveriş hırsızlığı tabiatı gereği bu şirketleri zarara uğrattığı kadar (ama gizlice) memnuniyetsizliği de gösterir. Boykottan daha iyidir, çünkü kar sağlamasını reddetmektense sadece şirket parasına zarar vermekle kalmaz aynı zamanda alışveriş hırsızı hayatta kalmak için ihtiyacı olabilecek ürünleri elde edebilir. Ve günümüzde birçok şirket birbirine bağlıyken ve birçok çokuluslular kabul edilemez faaliyetlere bulaşmışken, alışveriş hırsızlığı yaygınlaşmış bir eylemdir: ekonomiye nakit para katkısının reddidir ve alışveriş hırsızı parasının en ufak kuruşunun bile kendisinin reddettiği şirketlerin eline geçmeyeceğinden emin olabilir. Buna ek olarak, aynı zamanda onlar için daha az çalışmak zorunda kalacaktır.

Peki şirketlerdeki insanlara ne olacak? Ya da onların refahlarına? Öncelikle, şirketler geleneksel özel işletmelerden farklıdırlar. Onlar sahiplerinden ayrı finansal kişiler olarak var olurlar. Yani alışveriş hırsızı direk bir insanın cebinden çalmaz, insan olmayan kişilerden çalar. İkinci olarak, işçilerin çoğunluğu sabit ücretler (örneğin asgari ücret) alır ve bu ücretler şirketin ne kadar kar ettiğinden çok, az miktarla nasıl kurtaracağına bağlıdır. Yani alışveriş hırsızı herhangi bir şirkette iş gücünün çoğuna zarar vermez. Hissedarlar her zaman ortalama bir hırsızdan çok daha zengindir ve onlar eğer şirket kayda değer zarara uğruyorsa küçük kayıplar vermeye hazırdırlar. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, hiçbir alışveriş hırsızlığı kampanyası bu şirketlerden kar sağlayan zengin kişileri yoksulluğa zorlayacak kadar etkileyici olamaz. Bunların yanı sıra, modern şirketler alışveriş hırsızlığından doğacak kayıpları öngörürler ve bu kayıplar için kenara ayrılmış paraları her zaman vardır. Bu doğru- bu şirketler, ortada onlardan yeterince memnuniyetsizlik olduğunun ve kapitalist ekonomileriyle insanların onlardan acımasızca çalacağının farkındalar. Bu anlamda, alışveriş hırsızları tıpkı genel müdürler gibi sadece toplumdaki rollerini oynarlar. Daha da önemlisi, bu şirketler birçok müşterilerinin (ve işçilerinin!) onlardan çalabildikleri her şeyi çalacaklarının bilincinde olmalarına rağmen, yeterince gülünç bir şekilde her zamanki gibi işlerine giderler. Bunun ne kadar çok insanı yabancılaştırdığının farkında olmalarına rağmen eğer hala bu şekilde işlerine devam etmek istiyorlarsa o zaman insanların onlardan çalmaya devam etmelerine şaşırmamaları gerekir.

Alışveriş hırsızlığı serbest piyasanın kıran kırana rekabeti içinde hayatta kalmaktan daha fazlasıdır, kurumsal adaletsizlikleri protesto eder. Ayrıca dünyaya ve hayata uyum sağlamanın farklı bir yoludur.

Alışveriş hırsızı doğal kaynakların toplanacağı bir doğal dünyanın artık var olmadığını, her şeyin özel mülkiyet haline geldiğini kabul etmeden, veya absürt bir yaşam tarzına yol açarak kapitalizm ve endüstri tarafından fethedilmiş çevre ile idare eder.-(Alışveriş hırsızı; meyvenin dalından koparıldığı bir dünyanın artık var olmadığını da her şeyin özel mülkiyete dönüştüğünü de kabul etmez. Garip bir yaşam tarzına sahiptir, zeytin toplamak ile marketten zeytinyağı çalmak arasında çok bir fark görmez.)-

O, modern hayatta kalma sorununa eskiden kalma metotlar uygulayarak kendi hayatını kendi ellerine alır. O bu şekilde uzaktan atalarının; dünya daha teknoloji, emperyalizm ve serbest piyasanın akıl dışı talepleri tarafından hüküm altına alınmadığı zamanlarda yaşadığı kadar uzun yaşayabilir ve o aynı zorlukları ve ödülleri keşfedebilir… Bugün geri kalan herkes için kayıp olan ödüllere. Onun için dünya; tarih öncesi insanlık için ne kadar tehlikeli ise o kadar tehlikeli, ne kadar heyecan verici ise o kadar heyecan vericidir: O kendini her gün yeni durumların içinde bulur, yeni risklerle yüzleşir ve sürekli değişen şartlarda geçinmek için daha uyanık ve daha kurnaz olmalıdır. Yasalara saygılı müşteriler için işte geçirilen her gün bir öncekine benzer. Tıpkı hayatın anlamı ve amacı gibi tehlike de hayatlarında fena halde eksiktir.

Alışveriş hırsızlığı, fiziksel isteklerin (açlık gibi) çoğu Hristiyanlıktan kalmış soyut etiklerin ve diğer dünyevi olmayan yapıların üzerinde olduğunu doğrudan doğrular. Alışveriş hırsızı tüketicilerin hayatlarını kontrol eden hayali güçlerin ürünlerinden kurtulur… eğer onlara zorla el konulmuşsa, kendilerinin ne güne durduklarını gösterirler: herkese rağmen yalnızca bu şirketler tarafından zorla el konulmuş kaynaklar.

Alışveriş hırsızlığı bizi her şeyin gerçek olduğu, hiçbir şeyin fiziksel karakteristiklerimizden daha fazlası olmadığı fiziksel dünyaya geri götürür ve bu dünya piyasa değeri ve kar marjı gibi batıl değerlere yatırım yapmaz. Bizi risk almaya ve hayatı ilk elden deneyimlemeye zorlar. Muhtemelen alışveriş hırsızlığı tek başına endüstriyel toplumu ve kapitalist sistemi çökertmek için yeterli olmayacaktır… Ancak aynı zamanda alışveriş hırsızlığı protestonun ve kendi kendini güçlü kılmanın en iyi yollarından biri olduğu kadar aynı zamanda da en pratik olanıdır!

Dünyanın Bütün Alışveriş Hırsızları, BİRLEŞİN!!
Reklam