Anadolu yarımadasının ortasında yer alan Sivas, Roma devrinde Sebasteia adıyla anılmıştır. Birçok kaynakta adının Sebastia'dan türediği ve kent merkezinin Roma İmparatorluğu devrinde inşa edildiği geçmektedir.
Kentin ilk kuruluş yeri, bugün kent merkezinde Topraktepe adı verilen yükseltinin üzerinde gelişen, Roma İmparatoru Justinianus tarafından yaptırılan kaledir. Sivas Kalesi'nin M. Ö. 2 binli yılların başında yapıldığı düşünülmektedir.
1884 yılında, o zamanki vali Halil Rıfat Paşa tarafından yaptırılan Hükümet Konağı da görülmesi gereken binalar arasındadır. Binanın ilk iki katı kesme taş, üçüncü katı ise 1913 yılında ahşap olarak inşa edilmiştir.
1332 - 33 yılında yaptırılan Ahi Emir Ahmet Kümbeti, kare planlı, köşeleri pahlanmış sekizgen gövdedir. Beldenin önemli dini yapılarından olan bina içerisinde 1960 yılında ortaya çıkarılan bir de mezar bulunmuştur.
1908 yılında yapılan Ziya Bey Yazma Eserler Kütüphanesi, Neo-klasik ve Ampir tarzındadır ve iki katlıdır. 2005 yılında tekrar onarılan yapı, kentin önemli kültür birikimini yansıtır.
Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem taç yapısıyla Sivas'ın ve Anadolu'nun en ünlü yapıları arasındadır. 1271 yılında Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medrese İran yakınlarındaki Borucerd'den gelme Muzaffer Borucerdi tarafından, fizik, kimya, astronomi öğrenimi amacıyla yapılmıştır.
Sivas Çifte Minare'nin günümüze ulaşan tek özgün yanı, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesidir. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü olmuştur.
Selçuklu Devrinde hastaların tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli medreselerden biri de Şifaiye Medresesi ve Darüşşifası'dır. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük şifahanesidir.
Size daha iyi hizmet sunmak, içerik ve reklamları kişiselleştirmek için çerezler aracılığı ile internet tarama verileri topluyoruz.