Hoşgeldiniz!

Antik Medeniyetlerden Günümüze Kadınların Vazgeçilmezi: Makyaj

Makyajın 6000 yıllık bir geçmişi olduğunu biliyor muydunuz? Kadınların hunharca ve paraya pula acımadan satın aldığı makyaj malzemeleri meğer baya eskiye dayanıyormuş. 

Japonya: Beyazlamak için Pirinç Unu ve Kuş Kakası

Japonya`da makyaj kültürü "geyşa"larla gelişmiş. Antik Japonya`da yüzü ve sırtı beyazlatmak için pirinç unu ve kuş kakası, dudakları ve göz diplerini renklendirmek için safran çiçeği tozu kullanılırmış. Özel törenlerde ise dişlerini Ohaguro isimli özel siyah boyalarla boyadıkları biliniyor çünkü geyşaların toplum içinde dişlerini gösterecek kadar gülmeleri hoş karşılanmadığı için, bu boya ile gülmeleri engellenmiş.

Çin: Tırnaklar için Damla Sakızı, Bal Mumu ve Yumurta Beyazı

Kendinize çok bakımlıyız demeyin kızlar görün görün! Tırnak renklendirmenin tarihte ilk olarak Çin`de görüldüğü biliniyor. Çinliler tırnaklarını renklendirmek için damla sakızı, balmumu, jelatin ve yumurta beyazı ile doğadan elde ettikleri kök boyalarını karıştırarak oje elde ediyorlarmış. Soylular ait oldukları hanedanın renklerine göre tırnaklarını renklendirirken, soylu olmayanların oje sürmesi yasakmış. Erik Çiçeği`nin de kutsal bir anlamı olduğu için, yüze veya vücudun farklı bölgelerine erik çiçeği şeklinde kalıcı makyaj (dövme) yapmak da oldukça yaygınmış.

Hindistan: Güzellik Çakrasını Açmanın Yolu

Antik Hint kültüründe makyaj yapmak, ibadet etmenin, tanrılara yaklaşmanın, tanrının istediği gibi olmanın (zaten bütün Hindu tanrıları çok makyajlıdır) ve güzellik çakralarını açmanın bir yolu. Hint Sürmesi olarak bilinen Kajal, Afrika ve Ortadoğu`da kullanılanlardan farklı olarak kömür ve kurşun yerine sandal ağacı ve hint yağı içeriyor. Genç, yaşlı bütün kadınlar kajal uygularken, kız bebeklere bile makyaj yapıldığı biliniyor. Beyaz tenli olmak, bir çok kültürde olduğu gibi Hintlilerde de zenginlik ve soyluluk göstergesi. Hintliler yüzlerini beyazlatmak için susam yağı, costus kökü, sandal ağacı, bakla ve sarıçalı bitkisini karıştırıyorlarmış. Bir diğer yöntem ise mercimek ve balı karıştırıp, kurutup, un haline getirip pudra olarak kullanmak. İki kaşın ortasındaki kırmızı noktaya "Bindi" ismi veriliyor. Bindi, sanıldığı gibi evlilik göstergesi değil (evli kadınlar alınlarının ve saçlarının birleştiği noktaya kalıcı bir çizgi çekiyorlar.) Bindi, daha çok kadınlar yapsa da erkeklerde de görülen, Hindu inanışına göre 3.göz`ün yerine çizilen ve spiritüelliklerini destekleyen, güzellik çakralarını ve sezgilerini açan bir ibadet.

Vikingler: Savaş Stayla

Vikinglerde saç bakımının oldukça önemli olduğu, saçların her gün yeniden tarandığı ve örüldüğü biliniyor. Vikingler savaşçı bir toplum oldukları ve savaşçıların yarısı kadınlardan oluştukları için kadınların makyajında da savaş makyajının etkisi var. Makyajlar güçlü ve ihtişamlı gösterecek şekilde, hatta bazen korkutucu olacak ölçüde karanlık tonlarla yapılıyormuş. Kafataslarından yapılan incelemelerde, kadın yüzünün erkek yüzüne çok benzediği ve diğer coğrafyalara göre daha kemikli olduğu görülmüş. Ancak savaş şartlarına rağmen ne erkekler ne kadınlar saçlarını kısaltmıyorlarmış. Ayrıca savaşta bile olsalar her sabah yüzlerini yıkamak ve saçlarını ıslatmak gibi alışkanlıkları varmış.

Antik Mısır: Badem Gözlüler Diyarı

Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, zengin, fakir, soylu, işçi herkesin makyaj yaptığı bir medeniyetmiş Antik Mısır. Mısırlıların siyah kükürt ve kömür karışımıyla gözlerinin hem altını hem üstünü çizerek badem şeklinde getirdikleri biliniyor. Badem göz, Tanrı Horus`un gözünü temsil ediyor ve Mısırlılar bu makyajlar kötü ruhlardan korunduklarını düşünüyorlarmış. Gözlerine sürdükleri yeşil-mavi renkler ise Malachite isimli bir mineral kayasının tozu ve bu mineralin gerçekten gözlerini enfeksiyonlara karşı koruduğu düşünülüyor. Parfüm yapımında Gül, tarçın, laden reçinesi (mırra), günlük çiçeği (buhur) ve sinemaki esansları kullanılıyormuş, vücut losyonu olarak kullanımın yanı sıra banyo suyuna koymak için ve odaları güzel kokutmak için de parfüm kullanılıyormuş.

Kızılderililer: Sembolik Makyaj

Kızılderililer törenler, savaşlar ve danslar için hem yüzlerini hem vücutlarını boyadıkları gibi, savaşa giderken atlarını bile boyuyorlarmış. Amaçları ise daha vahşi görünmek veya kötü ruhlardan korunmak. Kızılderillierde yüze sürülen her rengin bir anlamı var; Kırmızı; Savaş ve Enerji Siyah: Hayat ve Güç Beyaz: Matem ve Barış Mavi: Bilgelik ve Kendine Güven Sarı: Ölüm ve Kahramanlık Yeşil: Dayanıklılık ve Doğayla Uyum Mor ve kahverengi makyaj is, savaşta uğursuzluk getirdiği gerekçesi ile tercih edilmezmiş. Sembolizm, korunma, kamuflaj ve spiriüel tedaviler dışında güzellik amacıyla makyaj yaptıkları bilinmiyor.

Afrika: Sürme ve Kına`nın Anavatanı

Sürme ve kınanın kökenlerinin Kuzey Afrika`ya dayandığı biliniyor. Afrika`da kırışıklıklarla savaşmak için Günlük Çiçeği`nin ve Moringa isimli bir çeşit akasyanın sütlerinin kullanılırmış. Yara ve yanık izlerini iyileştirmek için keçiboynuzu, bal ve çınar yaprağı, ağız kokusunu engellemek için meyan kökü, saçtaki beyazları kapatmak içinse balmumu ve reçine kullandıkları biliniyor. Güzelleşmek için makyajın yanı sıra, savaşmak, özel törenlere hazırlanmak veya bağlı oldukları kabileleri belli etmek için de yüzlerine farklı renklerde makyaj yapıyorlarmış.