Hoşgeldiniz!

Yalnız İnsanlara Umut Veren En İyi 20 Aşk Filmi

Bayanlar baylar lütfen ellerinize mendilinizi, yarım kilo çikolatanızı ve asla gerçek olmayacak hayallerinizi alın ve buraya gelin, çünkü bu liste sizler için.

Sil Baştan

Michel Gondry'nin yönettiği film yalnız romantik film tutkunlarının değil, tüm film tutkunlarının listelerinde en üst sıralarda yer alır. Filmin adı, didaktik şiirleriyle ünlü şair Alexander Pope'un yazdığı Eloisa to Abelard isimli şiirin bir bölümünden alınmıştır. Aynı şiir Charlie Kaufman'ın Being John Malkovich filminde de kullanılmıştır.

Wall-E

İnsanoğlunun aşırı kirlenme sebebiyle dünyayı terketmesinden sonra çöplerle çevrili dünyayı temizleme görevi sevimli robot Wall-E'ye düşüyor. Tek başına kalan Wall-E de bu çöplerden kendine yeni bir dünya yaratıyor ancak yalnızlığı, robot Eve'in gelmesiyle son buluyor. Andrew Stanton'ın çektiği film, yılın en iyi filmi kategorisinde Oscar aldı. İzlemekten sıkılmayacağınız bu romantik film sinema tarihinin en ünlü animasyonlarından.

Sevmek Zamanı

Adada yaşayan Halil (Müşfik Kenter) ustası ile birlikte boyacılık yapmaktadır. Bir gün boyamaya gittiği köşkün duvarında bir fotoğraf görür ve aşık olur. Bir yıl boyunca köşke giderek resmi seyreder. Bu ziyaretlerden birinde fotoğrafını gördüğü kadın Meral, (Sema Özcan) Halil'i kendi fotoğrafını seyrederken görür. Ancak Halil aslında Meral'e değil, fotoğrafına aşık olmuştur. Metin Erksan imzalı Sevmek Zamanı, psikolojik çözümlemeleri ve konusuyla Türk sinemasının en önemli eserlerinden.

Hayalet

Birbirlerine delicesine aşık bir çift olan Sam (Patrick Swayze) ve Molly (Demi Moore) New York'ta yaşamaktadır. Bir gün yolda serserilerin saldırısına uğrarlar ve Sam kavga sırasında ölür, ancak bir hayalet olarak yaşamını sürdürmeye devam eder. Amacı sevgilisini tehlikelerden uzak tutmak ve kendi ölümünün arkasındaki insanları bularak gerçekleri öğrenmektir. Bunun için insanlarla iletişime geçmesi şarttır ancak tek yolu bir medyum aracılığıyla konuşmaktır. 90'ların en sevilen filmlerinden Ghost'u Jerry Zucker yönetmiş, film sayısız Oscar'a aday olarak 7 ödül kazanmıştır.

Boş Ev

Evlerinden bir süre ayrı kalan insanların dairelerine girip orada yaşayan Tae-suk, (Sung-hyuk Moon) bunun karşılığında evdeki bozuk aletleri tamir eder. Ancak bu ziyaretlerden birinde evde yalnız olmadığını fark eder... Film, uzakdoğu sinemasının en önemli temsilcilerinden Kim Ki-Duk'a Venedik Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü kazandırdı. Bin-Jip için aşkın uzakdoğu hali desek yalan olmaz!

Aşk

İnsanların pek çok işini bilgisayar programlarının yaptığı bir dönemde geçen filmde, Theodore Twombly'nin (Joaquin Phoenix) hayatı bir reklamla değişir. Kusursuz bir yapay zeka programı sunan yeni bir işletim sistemi onu Samantha'yla tanıştırır. Bu tanışma Theodore'un hayatına yeni sorularla birlikte yeni bir ilişki de getirmiştir, ancak Samantha yalnızca bir sesten ibarettir.

Duvara Karşı

Duvara karşı, intihar girişiminden sonra hastanede tanıştığı Cahit'le, (Birol Ünel) ailesinin baskılarından kaçıp kurtulmak adına anlaşmalı bir evlilik yapan Sibel'in (Sibel Kekilli) hikayesi. Film Almanya'da yaşayan Türkler'in hayatını tüm detaylarıyla gözler önüne sererken aşk ve özgürlük kavramlarına hiç bakmadığımız bir açıdan bakıyor. Türk asıllı Alman yönetmen Fatih Akın'ın yazıp yönettiği film, Berlin Film Festivali'nde altın ayı kazanarak 1964'teki Susuz Yaz zaferinden sonra Berlin'deki ikinci ödülümüz oldu.

Mavi En Sıcak Renktir

15 yaşındaki Adele'in (Adèle Exarchopoulo) kendisinden büyük sevgilisi Emma'yla (Léa Seydoux) yaşadığı aşkı konu eden film, gösterime girdiği yıl lezbiyen ilişkiyi konu edinmesiyle tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. İçerisinde yer alan 10 dakikalık lezbiyen sevişme sahnesi kadın cinselliğinin estetik yönünü yansıttığı için Guardian sanat eleştirmenlerinden de tam not aldı. Abdellatif Kechiche'in yönetmeni olduğu film, dünya prömiyerini 2013 Cannes Film Festivali'nde yaptı ve festivalin büyük ödülü olan Altın Palmiye'yi kazandı.

Not Defteri

İhtiyar bir adamın not defterinden anlatılan bir aşk hikayesi! 40'lı yıllarda başlayan hikaye ailesi ile tatile giden Allie (Rachel McAdams) ve orada yaşayan Noah'ın (Ryan Gosling) yakınlaşmasıyla devam eder. Aralarındaki sınıfsal farklılığa rağmen birlikte olan çift hiçbir şeyi umursamadan aşklarını yaşar ancak II. Dünya Savaşı'nın gelmesiyle birlikte aşıklar ayrılmak zorunda kalır. Nick Cassavetes'in yönettiği film, aşk filmi severlerin vazgeçilmezi.

Aşkın 500 Günü

Aşka inanmayan bir kadın ve ona aşık olan bir adam! Hollywood yapımı olmayan bir aşk filmi arıyorsanız izlemeniz gereken film bu. Marc Webb'in yönettiği, Joseph Gordon Levitt ve Zoeey Deschanel'in başrollerini paylaştığı film 2009 yapımı bağımsız bir romantik komedi. Deschanel'in filmdeki karakteri pek çok erkek tarafından nefret edilen bir karakter olsa da filmden sonra "aşık olunacak kadın" kategorisinde uzun yıllar başı çekti.

Not: Seni Seviyorum

Eşi Gerry'nin (Gerard Butler) ölümü üzerine hayatı kararan Holly (Hilary Swank) 30. yaş günününde postayla Gerry'den gelen bir pasta ve bir bant kaydı alır. Bunu izleyen aylarda pek çok mektup ve sürprizle karşılaşan Holly, aslında Gerry'den yeni bir geleceğe nasıl adım atacağını, ölümü bir son olarak değil hayatın başlangıcı olarak görmeyi öğrenir. Richard LaGravenese'in yönettiği film, alışılmışın dışında yaşanan bir aşkın, ölümün ve başlangıcın filmi aslında. Aşk filmi deyince akla gelen ilk filmlerden P.S. I Love You, evlilik, dostluk, ölüm ve aşk temalarını konu ediyor.

Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikayesi

Bu dünya sadece intihar eden insanların gittiği farklı bir dünya. Desiree'yle ayrılmanın verdiği acıya dayanamayan Zia intihar ederek kendini bu farklı dünyada bulur ancak Desiree'nin de intihar ettiğini öğrenir. Bir şarkıcı ve otostopçuyla birlikte bu melankolik dünyada Desiree'yi aramaya koyulur ancak tabiki hiçbir şey planladığı gibi gitmez! Film, Sundance Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü aldı. Goran Dukic'in yönettiği bu sıradışı film, izleyeceğiniz en eğlenceli aşk filmi olacak!

Brokeback Dağı

Bir çiftçi ve bir kovboyun yolları, yaşadıkları bölgedeki Brokeback Dağı'nda kesişir. İkili arasında zamanla oluşan çekim, son derece içten ve duygusal bir boyut kazanır. Tayvanlı yönetmen Ang Lee'nin çektiği film kısa sürede eşcinsel temalı sinemanın en önemli örneklerinden biri haline geldi. Heath Ledger, Jake Gyllenhaal ve Michelle Williams'ın başrollerinde olduğu film üç kategoride Oscar aldı.

Titanic

"Batmaz" denen Titanic isimli dev transatlantikte tanışan Jack (Leonardo di Caprio) adlı genç bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia'ya giden Rose'un (Kate Winslet) aşklarıyla birlikte tarihin en büyük trajedilerinden birine tanık oluyor. Film 1997 yılında sinemalara girmesinin ardından on iki dalda Akademi Ödülü'ne aday gösterilmiş, En İyi Film ile En İyi Yönetmen dalları da dahil olmak üzere on bir dalda kazanmıştır.İki milyar dolardan fazla gişe hasılatı yapan ilk film olan Titanic, yine James Cameron'ın filmi olan Avatar tarafından geçilene kadar bu rekoru elinde tuttu. Trajedinin yüzüncü yılını anmak amacıyla 2012 yılında filmin üç boyutlu versiyonu da vizyona girdi. James Cameron'ın yönetmenlik, senaristlik, ortak yapımcılık ve ortak kurgu yönetmenliğini yaptığı film, belki de dünya üzerinde en fazla insanın izlediği aşk filmi.

Başka Dilde Aşk

Genç bir kızın, sağır-dilsiz bir gençle olan aşkının işlendiği film aynı zamanda çekildiği dönemde güncel olan çağrı merkezi çalışanlarının sorunlarını da dile getirmiştir. Filmi İlksen Başarır yönetmiş, başrol oyuncusu Saadet Işıl Aksoy Ankara Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" Mert Fırat " En İyi Erkek Oyuncu" ödüllerini almıştır. Başka Dilde Aşk, Türk sinemasında aşk filmlerine yeni bir soluk getirdi.

Muhteşem Gatsby

20'li yıllarda eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York, yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway'i çeker. Yolları milyoner Jay Gatsby ile kesişir ve Carraway New York'un göz kamaştırıcı partileriyle tanışır. Aşk filmlerini sevdiğiniz kadar dönem filmlerini de seviyorsanız The Great Gatsby tam size göre! F. Scott Fitzgerald'ın aynı isimli romanından beyazperdeye aktarılan filmin başrollerini Leonardo di Caprio, Tobey Maguire ve Carey Mulligan paylaşıyor, yönetmen koltuğunda Baz Luhrmann oturuyor.

Kaynak

Geçmiş, bugün ve geleceği konu eden film, bir adamın sevdiği kadını kurtarmak için başından geçen bin yıllık serüveni anlatıyor. Tomas (Hugh Jackman) geçmişte 15. yüzyılda yaşayan bir kaşif, günümüzde bir bilim adamı ve 25. yüzyılda astronot olarak karşımıza çıkar. Aşkı ve ölümsüzlüğü arayan bu üç adam aslında kesişen üç farklı hikaye. Darren Aronofsky'nin çektiği filmde Tomas'ın eşini Rachel Weisz canlandırıyor.

Hep Seni Aradım

Matthew (Josh Hartnett) iş yerinin penceresinden bakarken karşı kaldırımda en yakın arkadaşı Luke'a ait ayakkabı dükkanının vitrinine bakan bir kız görür. O dakikada aşık olduğu kızla tanışmak için her yolu dener ve sonunda Lisa'yla (Diane Kruger) tanışır. Birbirlerine aşık olurlar ve kader ağlarını örmeye başlar. Bir gün Matthew eve döndüğünde Lisa'yı bulamaz. Aradan iki yıl geçer ve Matthew hayatını yeniden düzene sokmaya çalışırken Lisa'nın gizemli yok oluşunun arkasındaki sır açığa çıkmaya başlar. Paul McGuigan'ın yönettiği film, sizi çok şaşırtacak!

Kız Arkadaşım

Zamanının çoğunu en iyi arkadaşıyla geçiren Vada'nın hayatı, babası Harry'nin evlenmeye karar vermesiyle bir anda kararır. Hastalıklardan çok korkan küçük kız, en büyük yıkımı en yakın arkadaşını (Macaulay Culkin) kaybetmesiyle yaşar. 90'lı yıllarda, Macaulay Culkin'in en meşhur olduğu zamanlarda çekilmiş bu romantik film, o dönemde pek çok çocuğun ölüm ve ölmek kavramları üzerinde düşünmesini sağlamıştı. Film Amerikalı yönetmen Howard Zieff'in imzasını taşıyor.

Kasımda Aşk Başkadır

Birbirinin tamamen zıttı hayatlar yaşayan Nelson Moss (KEANU REEVES) ve Sara Deever (CHARLIZE THERON) motorlu araçlar bölümünde tanışır. Sara erkeklerin iyi yönlerini ortaya çıkaran deli-dolu bir karakterken Nelson hayatında işten başka bir şey olmayan bir adamdır. Kısa sürede birbirlerine aşık olur ve birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak hayatında ilk kez birine aşık olan Sara kanserdir. Pat O'Connor'ın yönettiği film, 1968 yılında Herman Raucher tarafından kaleme alınan bir hikâyenin üzerine kuruludur.